ZORBALAR

Funda ÖZKALYONCU
Çocuklar bir şekilde çeteleşirler ve sessiz buldukları, zayıf gördükleri, akranlarına kötü davranırlar.

Çocuklar bir şekilde çeteleşirler ve sessiz buldukları, zayıf gördükleri, akranlarına kötü davranırlar.

İtip kakarlar, aşağılarlar.

Ve böylece güçsüz olana zorbalık yapmaya devam ederler. 

Amerika, bu konuda yeter artık diyor ve önlem alıyor.

Okullarda, oturduğu yerlerde, sosyal alanda zorbalığı kontrol altına alıyor.

Bu arada, birdenbire sosyal medya hayatımıza giriyor.

Ve oradan siber zorbalık başlıyor.

Şimdi çoluk çocuk, ergen, yetişkin herkes birbirini sosyal medya üzerinden aşağılıyor, hakaret ediyor.

Siber edepsizlik, siber zorbalık adını ne koyarsanız koyun, kontrol edilemez halde herkes birbirini ısırıyor.

Amerikan gençlerinin yüzde 59’u sosyal medyada bu zorbalıkla karşı karşıya gelince, bakmışlar istatistiki rakam yüksek önlem almaya karar vermişler.

Ve Instagram yetkilileri önlem almak zorunda kalmışlar.

Artık Instagram’da, kullanıcılara, sakıncalı cümleler için, "Bu yorumu göndermek istediğinizden emin misiniz?" yazısı gelecekmiş.

Uygulama önce, dili İngilizce olan ülkelerde, daha sonra tüm dillerde uygulanacakmış.

Güzel olmuş, hakaretini, küfrünü, tacizini, tekrar önüne getirecek, "terbiyesiz, utanmaz, arlanmaz, zorba emin misin” diye soracak ve senin o zorba suratına, vura vura bir daha soracak sana.

Davalık olduğunda, Instagram ben sana emin misin diye sormuştum, dangalak diye aradan çıkacak.

Sadece çocuklar mı, büyükler arasındaki, sosyal medya zorbalığı, boyutları, kavgalar inanılmaz.

Kişisel olarak, karakter olarak, ben hakareti, kabul edebilen biri değilim.

Aman boş ver diyebilen biri değilim.

Belki de insanları anlayamıyorum. 

Neden benim sayfamda beni ve paylaşımlarımı takip edip hakaret ediyor, laf sokuyor, ve zorbalığı ile canımı sıkıyor.

Hayatımda hiç kimsenin sayfasına olumsuz, kötü tek bir satır yazmadım. 

Eğer yazacaksam, sadece iyi şey yazarım.

Bir kadın paylaştığım bir şey üzerine, sağlam hakaret etmiş, sen kendini ne sanıyorsun diye yazmış.

Yazdıklarının aynısını, ona tekrar yazdım.

Başlık olarak, sayın sümüklü hanımefendi! diye yazdım.

Çok kızmış, hakaret etmiş, tehdit etmiş, sosyal medyada yayınlayacakmış.

Senden korkan senin gibi olsun, sümüklü olmak kötü bir şey değil ki, silersin biter, etrafına daha rahat saldırırsın, dedim.

Sümüklü zorba kadın çok kızdı. 

Bana tam yazarken engelledim, salyaları ağzının ucunda kaldı.

Niye anlattım bunu.

Bakın ben, bu kadının fotoğrafına baktım, 3 çocuklu anne.

Hiç tanımadığı bir kadına, saldıracak, zorba kötü duygulara sahip.

Fesat, kötücül insan.

Demedik lafı bırakmadın, demedik lafı yedin.

Neden?

Bunca sevgisizlik neden.

Anlamak çok zor. 

Instagramın, "Sayın zorba bu yazdıklarından emin misin" sorusunun bu denli zorbalara faydası olur mu, bilmem ama.

Sayın Instagrama bir tavsiyem var, acaba sorularına bir ilave yapabilir mi?

Siz kötü bir insan olduğunuzu biliyor musunuz?

Kötü ve zorba olduğunuzdan emin misin?

Evet derse.

Allah bilir tabi ki ama. 

Öyleyse mezar taşına, sağlam zorbaydı öldü yazsınlar.

Funda'nın aklındakiler…

.... Radyocuyum ve televizyoncuyum ya.

Bakıyorum sanatçılar, şarkıcılar, koca koca albümler, 2 şarkılık, 3 şarkılık single çıkarıyorlar. 

Sabah masalarını dolaşıyorlar, radyoları dolaşıyorlar, şarkılarını, anlatıyorlar.

Söz bilmem kimin, müzik bilmem kimin, aranjörü şu diye anlatıp geziyorlar.

Kıyamam onlara.

Kimin umuru.

Ege, Akdeniz sahillerine, mekanlara bakın, hiç birinde iş, sahne yok.

Boşuna emek, boşuna para harcamak, boşuna ümitler.

Yazlık mekanların çoğunda, gayler, gay DJ’ler, travestiler, transeksüeller, sahne alıyor.

İnsanlar bayılıyor bu tarz insanlara.

Oğlun gay olursa dediğinde kulağını çekip neredeyse koparacak insanlar, tuhaf dansları, tuhaf konuşmaları bu insanları bayıla bayıla izliyor.

Albüm çıkaranlara iş yok.

Dediğim gibi, kıyamam ben sizin albüm anlatmalarınıza.

Ne kadar iyi niyetliler.

... Ana yazım Instagramdan konu açılmışken.

Instagramın konum diye bir özelliği var biliyorsunuz.

Ben hayatımı iş yerim hariç, konum hiç kullanmadım. 

İş yeri konumu da iş yerine saygıdan ve hatta sevgiden paylaşırım. 

Diğeri, başka insanlar benim neden nerede olduğumu bilsinlerki diye düşünürüm.

Bilmem ne plajında, bilmem ne restoranında olduğumu bildirmenin kime ne faydası var ki. 

Gerçekten herkesin herkesi takip ettiği şu dünyada o kadar gereksiz ki. 

Giden ve gidemeyen var.

Yiten var yiyemeyen var 

Tatil heyecanı ile yanıp tutuşan var.

En son İsmail Küçükkaya, Yalıkavak bilmem ne beachden, paylaşım yapıp, konum bildirince.

Pes yahu dedim, ah be İsmail sen niye konum bildiriyorsun ki dedim. 

Sabah seslendiğin, anlattığın, çalar saat annelerin oraya gidebilen kadınlar değil ki.

Yapma oğlum derler sonra.

Bence konum.

Eger CNNTÜRK'de Fatih Türkmenoğlu gibi "hayatgezincegüzel" programı altında, gezip görüp oraları anlatmıyorsan.

Biraz hava atmak, bak ben nerelere gidiyorum, neler yiyorum, imkânlarım pek güzel...

Oh be! demektir.

Deme o zaman, deme.