ZÜHT VE TAKVAYA SARILMAK

Cemalnur SARGUT 24 Oca 2019

Cemalnur SARGUT
Tüm Yazıları
Güzel insan, Allah'ın lutfettiği bütün güzellikleri ruhunda, nefsinde özümsemiş, Allah'ın yap dediklerini yapmış, yapma dediklerini yapmayan, hatta şüpheli şeylerden kaçan, şuur içinde İslam'ı yaşayan kimsedir.

Yüce Kitabımız Kuran’da herşey apaçık beyan edilmiştir. Helal de haram da bellidir. Biz kullardan Kitab’a uymamız istenir. Kim ki; Kitaba uyar, Hazreti Peygamberin gösterdiği şekilde Allah’a kulluk gereğini yerine getirir, Allah’ın has kullarından, yani salihlerden olur. Müslüman şuurlandıkça, hem bu dünyayı ve hem de öbür dünyayı idrak ettikçe daha da titiz ve seçici olur. Huzurun ve mutluluğun kaynağı Hakkıyla Kuran’a ve Resule uymaktır. Ayrıca hayatını züht ve takva yolunda geçirirse ona asla korku yoktur. Ebedi alemin güzellikleri onu daha da ileriye taşır. Kemalata ermesi kolaylaşır. Onun için Müslümanın züht ve takva ile çileli bir dünya hayatını tercih etmesi ahiretini mamur etmesi bakımından çok önemlidir.

Züht insanın insan olma yolunda yaptığı her tür tekamülü sağlayan, her tür riyazat, sıkıntı ve belaya tahammüldür. Bu suretle yükselmek için yaptığı, nefsinden verdiği, nefsini zorladığı her hareket zühte girer. Takva ibadet demektir. Allah için yapılan her şey takvaya girer. İnsanın Allah'la ilişkisini arttıran her şey takvadır.

Züht ve takva sahipleri her an Allah'la beraber olmak için kendi nefislerinden uzaklaşıp Allah'a yanaşmak için hareket ederler. Zaten bunu isteyerek yaparlar; çünkü Allah'la irtibat kuran herkes kul için değil, Allah için hareket etmeye çalışır. Bu yüzden de bütün hadiselere razı olma zevkini yaşar. Züht ve takva yolunda olan insanlarda rıza halinin zuhur etmesi lazımdır. Nefsini zorlasa bile Allah'ından memnun olması rızasını elde etmeye çalışması lazımdır.

Allah sevgisi olmadan züht ve takva çok şeklî kalır. Ancak Allah sevgisi ile yapılan züht ve takva insanı doğru yolda ilerletir. Zaten şekli züht ve takva olmaz. Allah’ın sevgisinden mahrum olmamak için kulun korkması gerekir. Allah sevgisi, onun emir ve yasaklarını dikkate alarak kazanılır. Allah sevgisi, Allah’a, Kitaba ve Peygambere olan iteatle kazanılır. İbadette ve güzel ahlakta daim oldukça Allah sevgisi kazanılır. Allah’a olan sevgi gittikçe artar. Ya beni bugün daha az severse sevgilim diye düşünmek Allah korkusudur. Çünkü Allah’ı memnun edememektir. Onu memnun etmek, rızasını kazanmak Onun salih kullarından olmamız gerekir.

Bu yüzden onun istediği gibi hareket etmeye çalışmalı ve her an sevgiliyi düşünür ve onun her yerde kendini gördüğünü bilerek hareket etmeye çalışmalıyız.

İnsanlar dünyaya ham mücevher gibi gelip yontulurlarsa mücevher haline gelirler. Kapkara kömür halindeki taşlar işlenerek elmas olur. Değerli olur. Taş görünen insan, ancak yontulduğu ve işlendiği zaman pırlanta olabilir. Onun için züht ve takva insanın yontulmasını, kamil insan olmasını, nefsiyle mücadele etmesini, nefsini emmareden razıyeye kadar yükseltmesini sağlar. Onun ötesinde Allah kuldan razı olursa, nefis daha da ilerleyerek tekamülünü tamamlar. Her insan inancıyla yaşar. Kalp ne diyorsa ona bakar. Akıl kalbe uyar. İmanın yeri de kalptir. Kalbi nurlandırmak itikat, ibadet ve ahlak üzerine yaşamakla olur. İnsan bencillikten uzaklaştıkça, nefsin zaaflarından da uzaklaşır. İnsan züht ve takvaya sarıldıkça Allah, Kitap, Peygamber sevgisinin manevi hazzını alır. Bu manevi terbiye bir kardeşimizin bir tarafı acısa o acıyı oda hisseder. Artık sevinçler de üzüntüler de, hüzünler de bir olur. Bütün müminler et ve kemik gibi birbirinden ayrılmaz olur. Züht ve takva bizi biz yapar ve kimsenin bölüp bizi yenemeyeceği, yok edemeyeceği birbiriyle kaynaşmış bir yürek olmuş toplum yapar. Yüce Mevlam bizi birbirini anlayan, birbirine koşan, birbiriyle hemhal olan sevgili kullarından eylesin vesselam.