İstanbul
Parçalı bulutlu
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Yaşlılıkta en önemli halk sağlığı sorunu "yalnızlık"

Yaşlılıkta en önemli halk sağlığı sorunu "yalnızlık"

Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Emine Özmete, yaşlılıkta en önemli halk sağlığı sorununun "yalnızlık" olduğunu, bu durumun ruh sağlığı sorunları yanında fiziksel problemlere de yol açtığını bildirdi.

Üniversitenin Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YAŞAM) kurucu müdürü de olan Özmete, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla Türkiye'de 65 ve daha büyük yaşta 8 milyon 451 bin 669 kişinin yaşadığını söyledi.

Bu sayının İsviçre'nin toplam nüfusuna denk, Norveç ve Danimarka gibi ülkelerin ise toplam nüfusundan fazla olduğuna dikkati çeken Özmete, yaşlanma konusunun Türkiye Yüzyılı politikalarının da merkezinde yer aldığına işaret etti.

Prof. Dr. Özmete, "Ülkemizde nüfusun yenilenme kapasitesinin korunması ve geliştirilmesi, doğum oranlarının arttırılması, genç nüfus ve yaşlı nüfus arasındaki dengenin korunması için kapsamlı nüfus politikalarına ihtiyaç bulunuyor. Dünyada nüfusun azaltılması ile ilgili değer odaklı küresel tehditlere karşı ailenin korunması, toplum temelli bakım uygulamaları ve yaşlıların aile içinde mutlu olarak yaşamlarını sürdürmeleri çok önemli." değerlendirmesinde bulundu.

"Ortalama yaşam süresinin 58,4 yılı sağlıklı geçiyor"

Yaşlılara yönelik hizmetlerin aile üyelerini de kapsaması gerektiğini, özellikle yaşlılara bakım verenlerin büyük çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu belirten Özmete, yaşlanmanın, sağlık harcamaları, yaşlı bakım sigorta sistemi, yaşlılarda dijital becerilerin geliştirilmesi, aktif yaşlanma, hayat boyu öğrenme, sağlıklı yaşlanma için kronik hastalıkların önlenmesi gibi geniş konuları kapsadığını vurguladı.

Prof. Dr. Özmete, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Doğuşta beklenen yaşam süresi uzamasına karşın sağlıklı yaşam süresi beklentisi ne yazık ki az. Kadınlarda doğuşta beklenen yaşam süresi ortalama 80,5, erkeklerde ise 75 yıl. Kadınlar erkeklerden ortalama 5,5 yıl daha uzun yaşıyor. Ancak ortalama olarak bu yaşam süresinin sadece 58,4 yılı sağlıklı geçiyor. Dolayısıyla sağlıklı yaşam beklentisi, ortalama yaşam beklentisine göre yaklaşık 20 yıl kadar daha düşük. Arada sağlıksız geçen sürede ise sağlık ve bakım ihtiyacı ile bu hizmetlerin maliyeti artmakta. Bu nedenle daha erken yaşlardan kronik hastalıkların önlenmesi, aşıların tamamlanması, aktivite odaklı programların uygulanması gibi konulara yatırım yaparak yaşlılığa hazırlanmak gerekiyor."

"Çoklu hastalık sıklığında benzeri görülmemiş bir artışa tanık olacağız"

Özellikle hızla artan Alzheimer hastalığında hem yaşlılar hem de ailede bakım verenlerin hem sağlık hem de sosyal bakım hizmetleri açısından desteklenmesinin önemine vurgu yapan Özmete, şöyle devam etti:

"Çoklu hastalık olasılığı yaşla birlikte önemli ölçüde artıyor. Özelikle 80 ve üstü yaş grubundaki nüfusun artmasıyla 2035 yılına kadar başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede çoklu hastalık sıklığında benzeri görülmemiş bir artışa tanık olacağız. 4 veya daha fazla hastalık yaşayan bireylerin oranının neredeyse 2 kat artacağı, bu durumdaki yaşlıların yaklaşık üçte ikisinde ayrıca demans, depresyon, bilişsel bozukluk gibi zihinsel sağlık sorunlarının da ortaya çıkacağı öngörülüyor."

"55 yaş artık yeni orta yaş"

Bu açıdan 55-75 yaş grubunun sağlık hizmetlerinden daha iyi yararlanmasının önceki nesillere göre daha sağlıklı ve aktif bir yaşamlarının olmasını da sağlayacağını aktaran Özmete, "Günümüzde 55 yaş artık yeni orta yaştır. Bu nedenle çoğumuzun 70'li yaşlarımızın sonlarına kadar bağımsız, aktif yaşamlar süreceğini düşünebiliriz. Bu nedenle sosyal bakım ve destek sistemlerini güçlendirmek, evde bakımı desteklemek; özellikle demans gibi yaşlılıkta sık görülen hastalıklarda kurumda yatılı bakım ve rehabilitasyon hizmetleri ile palyatif bakım hizmetlerini arttırmak önemli ihtiyaçlarımızdır." diye konuştu.

"Ülkemizde 2030'da yaşlı nüfus oranının yüzde 12,9 olması bekleniyor"

Prof. Dr. Özmete, yaşlılığın herkes için az veya çok bakıma destek duyduğu bir dönem olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Yalnızlık yaşlılıkta en önemli halk sağlığı sorunudur. Yalnızlık sadece yaşlıda ruh sağlığı sorunlarına neden olmakla kalmayıp, fiziksel sağlığı da olumsuz etkiliyor. Yaşlıları güçlendirmek, sağlıklı ve aktif bir şekilde sosyal hayata katılımlarını sağlamak için evlerine yakın yerlerde sosyal alanların bulunması, yaşa göre izlenebilir, kişiselleştirilmiş bakım ve destek planlarının oluşturulması gerekiyor.

Ülkemizde 2030 yılında yaşlı nüfus oranının yüzde 12,9 olması bekleniyor. Bu nedenle önümüzdeki birkaç yılda, yaşlılara yönelik kapsayıcı ve bütünleşik hizmet modellerinin, yaşlı bakımında girişimci ve yenilikçi çözümlerin oluşturulması ve uygulanması büyük önem taşıyor."

Bu yıl Dünya Yaşlılar Günü'nün "Yaşlılara Yönelik İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin Vaatlerinin Yerine Getirilmesi: Nesiller Boyunca" temasıyla anılıp kutlanacağına da değinen Özmete, sözlerini şöyle tamamladı:

"Üniversitemiz YAŞAM merkezi bünyesinde aktif yaşlanmayı ve kuşaklararası dayanışmayı desteklemeyi amaçlayan bilimsel araştırmalar, topluma katkı faaliyetleri çalışmaları yürütüyoruz. Ayrıca '3. Yaş Üniversitesi: 50+ Hayat Okulu' uygulamasını sürdürüyoruz, bu kapsamda 2023 yılı kıdemli öğrencilerimizi yakın zamanda mezun etmeye hazırlanıyoruz."