​KENDİ SATTIĞI İLAÇLARI İÇİP KURTULSAYDI YA

Alican DEĞER 01 Mar 2017

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Kaç insanı kandırdı. Bitkisel ilaç maskesi altında bir sürü hastalığa çare bulduğunu iddia ediyordu.

Kaç insanı kandırdı. Bitkisel ilaç maskesi altında bir sürü hastalığa çare bulduğunu iddia ediyordu. Abuk subuk ne bulduysa sattı. Kansere iyi geldiğini iddia etti sattı, iktidarsızlığa, kelliğe, ağrılara aklınıza ne gelirse, her derdin dermanının kendisinde olduğunu iddia etti sattı.

Adının başında kullandığı unvan  “Doktor”du. Ama doçentliğinin sahtecilikten geri alındığı, doktorluk yapmaktan men edildiği ortaya çıktı. 

İşte herkese her derde deva bitkisel ilaçlar satan kansere çare bulduğunu söyleyen Doktor Ömer Coşkun. Hayatını kaybetti. Böbrek yetmezliğinden. Üstelik öldüğü yer ise tedavi gördüğü Amerika dönüşü kaldırıldığı hastanede idi.

Ölmüş bir insanın arkasından kötü şeyler yazmak ne derece doğru bilemiyorum. Ama halk sağlığı açısından mutlaka anlatılması gerekiyor. En azından bu tür “sihirli karışımlar” satanlara bir kişi daha az inansa, bir kişinin hayatı kurtulur.

Ömer Coşkun’un yönettiği 3-4 televizyon kanalı vardı. Muhtemelen bu kanalların bir kaçının sahibi, birkaçının ise işletmecisi idi. İşi ekrana çıkıp adının önündeki Doktor unvanı ile çaresiz durumdaki insanlara bitkisel karışımlar satmaktı. Aslında sattıklarının bitkisel karışım olduğunu sadece kendisi söylüyordu. Ne oldukları belli değildi. Üstelik sattığı şeylerin tek bir derde deva olduğu bile görülmemişti. Ama Ömer Coşkun sürekli kendi çektiği görüntülerle ekranlara çıkıp ürünlerinin birer sağlık mucizesi olduğunu anlatıp duruyordu.

RTÜK çaresizdi. Bir günde 30 tane ceza kesse de baş edemiyordu. Kim bilir kaç hasta, naçar durumdaki insanın ölmesine veya daha da kötü duruma düşmesine neden oldu. 

Sağlık Bakanlığı bu gibi ürünlere savaş açtı. Halka “Sakın almayın” dedi. Kamu spotlarıyla bu ürünlerden zarar görenleri anlattı. Ama nafile. Hiç bir işe yaramadı. Halk yine de bu garip karışımları aldı, derdine şifa bulacak umuduyla içti. Yasadaki boşluklardan yararlanıyordu. Sattığı şeyler ilaç olmadığı için Sağlık Bakanlığı'ndan değil Tarım Bakanlığı’ndan ruhsat alıyordu. Her derde deva olduğu iddia ettiği ürünlerin kıyısında köşesinde bir yerlerde ilaç takviyesi olduğu yazıyordu. İlaç takviyesi satmak da serbestti.

Son olarak Ömer Coşkun’u kendi kanallarından birinde cinsel performans arttırıcı satarken görmüştüm. Yanında iki boyalı sarışın ile sattığı ürünü kullananların cinsel açıdan ne kadar güçleneceğini anlatıyordu. Üstelik sokak ağzıyla, süfli benzetmelerde. O kadar aşağılayıcı içerikte konuşmalardı ki yetişkin bir adam olan benim bile yüzüm kızardı.

Neyse işte bu Doktor Ömer Coşkun hayatını kaybetti. Zavallı çaresiz insanlara sattığı “Mucize” ürünleri kendisinin kullanmadığı ortaya çıktı. Hatta binlerce çaresiz, yoksul insanı kandırarak kazandığı paralar ile Amerika’da tedavi gördüğü öğrenildi. Ne diyeyim. İlahi adalet gerçekten var.

ARILAR İNEK BÜYÜKLÜĞÜNDE OLSA

Türkiye’de halkın yüzde 75’i (belki de daha fazlası) televizyonu uydu üzerinden izliyor. Paralı platformlar çok daha az. Kimse televizyon izlemeye para vermek istemiyor. Ne olur yetkililer biraz zaman ayırıp uydu kanalları arasında bir tur atsınlar. Ne olur halkı nelerle karşı karşıya bıraktıklarını bir görsünler.

Bunlar televizyon falan değil. Çünkü içerik yok. Varsa yoksa halka ucuza kötü veya sahte mallar satmakla geçiniyorlar. Her meşrepten kanal, kendine uygun satacak birşey buluyor. Kimi hiç bir işe yaramayan “Sağlık ürünleri”, kimi çörek otu yağı, kimi bal, kimi inşaat yapılamayacak tarım arazileri.

Gerçekten halk sağlığı tehdit edilir boyutlarda. Geçmiş zamanda, geçmiş bir RTÜK üyesine “Bu arılar inek büyüklüğünde olsa, süt yerine bal verseler bu fiyata satılamaz” demiştim. Gülmüş ve “Biliyoruz. Sürekli ceza kesiyoruz. Ama mevzuat elimizi bağlıyor” cevabını vermişti.

Turksat, bu işlere pek bulaşmak istemiyor. Çünkü ayda 20 bin dolar uydu taşıma ücreti alıyor. Bu kanallar da bu ücreti ödemek için yapmadık şey bırakmıyor.

Hal böyle olunca da maalesef bir çözüm bulunmuyor. Benim önerim, bu işten sorumlu olanların yarım saatini ayırıp bu kanallar arasında sadece ikişer saniye durarak zap yapması. Eğer kendi çocukları, torunları için böylesi bir ekranı layık görürlerse diyecek bir şeyim yok.