Vakıf Katılım web

​OYNATMAYA AZ KALDI!

Murat BAŞARAN 22 Ara 2017

Murat BAŞARAN
Tüm Yazıları
Bir tarafta Deniz Gezmiş'in idamı oylanırken CHP'nin 144 milletvekilinden sadece 48'i "hayır" diyor…

Bir tarafta Deniz Gezmiş’in idamı oylanırken CHP’nin 144 milletvekilinden sadece 48’i “hayır” diyor…

Ama bugün hepsi Deniz Gezmiş hayranı ve Rıdvan Dilmen Tayyip Bey’i Deniz Gezmiş’e benzetti diye isyan ediyor. 

Diğer tarafta Devlet Bahçeli çok acele ve yersiz bir çıkışla “Bu devletin Cumhurbaşkanını eli kanlı teröriste benzetemezsin!” diye Rıdvan’a ayar veriyor.

Deniz Gezmiş güzellemesi yapacak değilim. Fakat 25 yaşında ve eylemlerinde cinayet bulunmayan bu adam ve arkadaşları için belki de Menderes- Zorlu- Polatkan idamlarını dengelemek için Türkiye’nin vahşi siyasetine kurban gitmiş diyebiliriz rahatlıkla. 

Silahlı eylem meselesine gelince… 

O dönem kimin elinde silah yoktu diye sormak da boynumuzun borcudur. 

Çatlı’nın mı elinde silah yoktu? Muhsin Başkanın mı?

Veya Devlet Bey’in arabasından çıktığı iddia edilen bir silah meselesi de var. 

Sonuçta 80 öncesi anarşiye baktığımızda, her iki tarafından kandırıldığını, her iki tarafın da doğru bildikleri yolda, vatan ve insan sevgisiyle hareket ettiklerini inkâr edemeyiz.

Bir günde bu anarşiyi ve ölümleri durduran irade, “Bir sağdan, bir soldan asarak denge tutturduk” diyecek kadar aşağılık ve ipleri başkalarının elinde bir irade değil miydi?

Sonuçta Deniz Gezmiş’e atıf yapan Rıdvan Dilmen, “Ben İşçi Partili bir babanın oğlu olarak baktığımda şunu görüyorum. Deniz Gezmiş emperyalizme kafa tutmuş, Filistin Davasında Filistinlilerle savaşmış ve devrimci bir adamsa, Tayyip Bey için de emperyalizme kafa tutan, Filistin davasında Filistin’i destekleyen ve devrimci ruha sahip bir adam diyebiliriz. Şimdi birçok kişi bana kızacak ama bir nevi parkasız Deniz Gezmiş…”

Bu cümleleri sarf etmeden önce de kendi yaşadığı dönemdeki statlarla şimdiki statları, ulaşım imkanlarını, sağlık hizmetlerini ve Cumhurbaşkanının ailesiyle beraber nasıl yardımsever olduklarını ve insan ayırt etmeden herkese eşit mesafede yaklaşabildiklerini anlatıyor. 

Rıdvan Dilmen’in misafir olduğu 1 saati aşkın programı özellikle seyrettim ve bu cümle için yükselen itirazlara hem güldüm hem sinirlendim.

Bu kadar tahammülsüz olmaya ne gerek var?

İster solcu olun ister sağcı, milliyetçi…

Rıdvan’ı Rıdvan yapan ve bütün takımların taraftarlarınca sevilmesini sağlayan, açık yürekli ve demokrat olması, haklının hakkını teslim etmesidir. 

Ne Fenerbahçeliliğini gizler… Ne de Fenerbahçe haksız ise haklı çıkarmaya gayret eder. 

Bu dürüstlük, aynı fikirleri paylaşmıyor olsak bile aradığımız bir meziyet değil mi?

Mal bulmuş mağribi gibi bir cümlenin üstüne atlayıp yaygara koparmak, o cümlenin hangi konuda, hangi bağlamda ve hangi duygularla söylendiğini hesaba katmamak hiç kimseye yakışmaz. 

İtiraz edenlerin aksine, Rıdvan’ın konuşmasını ve ifadelerini çok samimi ve sempatik bulduğumu beyan etmek istiyorum. Kendisi gibi olan, dümdüz ve kimseye zarar vermeyecek bir “adam” portresi olarak tanımlıyorum. 

Ali Koç Hazretleri “Karpuz gibi ikiye bölündük” diyor ya…

Halt ediyor…

Tahammüllüler ve tahammülsüzler olarak ayrıştık diyebiliriz. Böyle dersek bir sonuca varırız. 

Ama Ali Koç’un hayal ettiği sonuç tarihte kaldı. 

Ve o bölünmeyi “asiller” ve “marabalar” çizgisinde bir daha yaşamayacağız ve yaşatmayacağız Evvel Allah!