avrupa'da aşırı sağın yükselişi
Avrupa’da aşırı sağın yükselişi, hem uluslararası siyaseti hem de toplumsal yapıyı dönüştüren derin bir kriz olarak değerlendiriliyor. Göç, küreselleşme, ekonomik eşitsizlik, kimlik siyaseti ve siyasi liderlik gibi faktörler bu süreci hızlandırıyor. Bu yazıda, aşırı sağın Avrupa’da neden güç kazandığını tarihsel ve toplumsal bağlamda inceliyoruz.
Küreselleşmenin etkileri
Soğuk Savaş Sonrası Yeni Düzen
1990’lardan sonra Soğuk Savaş’ın bitişi, Avrupa’da yeni bir düzen arayışını başlattı. Bu dönemde:
1- Küreselleşme, sermaye hareketlerini hızlandırırken emeğin serbest dolaşımı da tartışmalı hale geldi.
2- Avrupa Birliği’nin genişlemesi, bazı kesimlerde ulusal egemenlik kaygısı doğurdu.
3- Ulus-devlet kimliğini savunan kitleler, aşırı sağ partilere yönelmeye başladı.
Sosyolojik Etkiler ve Kimlik Krizleri
Sosyologlar, bu dönemde oluşan kültürel değişimi şöyle değerlendiriyor:
İşçi sınıfı, ekonomik ve kültürel anlamda güvensizlik hissetti.
Mavi yakalılar kendilerini görünmez hissederek öfkeye yöneldi.
Göç, yerel kültürel yapının çözülmesi korkusunu artırdı.
“Biz ve onlar” ayrımı derinleşti, kimlik bunalımları başladı.
Göç İslamofobi ve Kültürel Güvenlik Algısı
Suriye krizinden sonra Avrupa’ya yönelen büyük mülteci akımı, özellikle Almanya, Fransa ve İsveç gibi ülkelerde aşırı sağ söylemleri besledi. Uluslararası güvenlik uzmanları bu durumu:
Asimetrik tehdit olarak tanımlar: göçmenler, suç ve terör ile ilişkilendirilir.
Aşırı sağ partiler, ulusal güvenliği koruma vaadiyle oy toplar.
Kültürel Irkçılık
Sosyologlara göre:
Aşırı sağ, kültürel ırkçılığı savunur ve bunu laiklik, kadın hakları gibi söylemlerle kamufle eder.
Bu süreç, toplumda ayrışma ve yabancılaşmayı daha da derinleştirir.
Aşırı Sağ Liderlerin Ortak Özellikleri
Avrupa’da aşırı sağın sembol liderleri arasında Marine Le Pen, Matteo Salvini, Geert Wilders ve Viktor Orbán öne çıkıyor. Bu liderlerin ortak özellikleri:
Karizmatik ve popülist söylemler,
Milliyetçilik ve elit karşıtlığı,
Toplumsal öfkeyi politik araca dönüştürme becerisi.
Medyanın Rolü ve Sosyal Medya Etkisi
Ana akım medya, aşırı sağ liderlerin sıra dışı açıklamalarına geniş yer vererek istemeden meşruiyet kazandırıyor.
Sosyal medya, nefret söylemi ve komplo teorileri için güçlü bir zemin oluşturuyor.
AB’ye Güvensizlik: “Brüksel’e Hayır” Dalgası
Aşırı sağ partiler, Avrupa Birliği’ni “teknokrat elitlerin projesi” olarak görüyor. Bu bağlamda:
Brexit, AB karşıtı duyguların somut örneği olarak kabul ediliyor. Egemenliğini geri almak isteyen kitleler, aşırı sağın söylemleriyle özdeşleşiyor.
Ab çatırdıyor
Uluslararası ilişkiler açısından:
AB içi dayanışma zayıflıyor,
İklim politikaları ikinci plana atılıyor,
Transatlantik ilişkiler çatırdıyor.
Aşırı sağa oy veren kitleler Kendilerini dışlanmış hissediyor
Aşırı sağa oy veren kitlelerin çoğu, genellikle alt ve alt-orta sınıftan geliyor. Bu seçmen kitlesi:
Kendilerini dışlanmış hissediyor,
Göçmenlerin haklarının artmasını kendi kaynaklarının azalması olarak görüyor,
Aşırı sağ, bu öfkeyi politik güce dönüştürüyor.
Pandeminin Yarattığı Boşluk
Koronavirüs süreci, aşırı sağ için yeni fırsatlar yarattı:
Ekonomik kırılganlık, devlet müdahaleleri üzerinden eleştirildi.
Aşırı sağ, aşı karşıtlığı ve özgürlük söylemi ile yeni destekçiler kazandı.
Pandemi sonrası politik radikalleşme, daha da yaygınlaştı.
Aşırı Sağın Geleceği
Aşırı sağın güç kazanması, sadece siyasi yapıları değil, liberal demokrasilerin temel değerlerini tehdit ediyor. Bu bağlamda:
Hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve azınlık hakları aşındırılabilir.
Avrupa’nın kimliği, daha kapalı, daha milliyetçi ve daha parçalanmış bir yapıya dönüşebilir.