AK parti iktidarı'nın ya da sayın başkan'ın gerçek gücü bana göre yapılan olağanüstü hizmetlerden değil; öncelikle başkan'ın aidiyeti ve muhalefet blokunu oluşturan yüzde 48'in paramparça oluşu, topluma saldıkları korku ve ümitsizlikten kaynaklanıyor.
Zira; yapılan tüm güzel işler, zaten memleketin çok gecikmeli olarak kavuştuğu acil ihtiyaçlarının bir kısmı idi. Yapılması planlananlarda öyle.
Dikkat edilirse, Ak Parti'ye oy veren insanlarımız ülkeye 15 yıl içinde kazandırılan her ne varsa, bu hizmetleri olumlu karşılamalarına rağmen Cumhuriyet tarihi boyunca yapılanları misliyle katlamış olmasını hiç önemsemiyorlar. Aradaki farkı "görmüyür musun?' sorusuna verilen genel cevap; "Zaten yapmaya talip olmuşlardı, bird e madalya mı takalım?" şeklinde oluyor. Biraz daha üzerlerine gidip iktidarın dünya konjonktürü içinde karşılaştığımız malüm musibetleri de bastırdığını söylediğinizde; Bakanlar Kurulu'ndan başlayarak tek tek ve isim isim birçok olumsuzluğun faillerini önünüze koyuyorlar... Ve sözün bittiği yer. Savunmak isteseniz de bu, bir yere kadar mümkün olabiliyor!
İktidarın alternatifsiz olmasının kendisi adına büyük risk olduğu tespitini yapalım. İktidarı her an kaybetme endişesiyle iş başında bulunan hükümetler ile böyle bir endişe taşımaksızın hükümet edenlerin icraatı -başkanlık sistemine rağmen- aynı olmayacaktır. Bu rehavet ve boşluğun muhalefetin kendi içindeki boğuşmasından kaynaklandığını görmek mümkün. Bütün handikaplarına rağmen Ak Parti yerel seçimlerde, iktidara yürüme yerine kendi içlerinde boğuşan muhalefet partilerinin savrukluğu nedeniyle yine birinci olur. Ancak, gerçekte olması gereken yerde olur mu? derseniz; el cevap; "hayır, olamaz" deriz. Bu gerçek partinin ilgili üst birimleri tarafından nasıl değerlendirilir, sayın Başkan'a nasıl yansıtılır? İşte burası muamma!
Türk Milleti'ni yeniden heyecanlandırarak 2023 -53 -71 hedeflerine dipdiri bir şekilde ulaştıracak kadrolar olmaksızın; bugünkü palyatif tedbirleri, uygulamaları gerçekleştiren kadrolarla yola devam edilmesi halinde büyük hayal kırıklığı yaşanacaktır. Çoklarının sandığı gibi, kastedilen sadece ekonomik ve maddi hedeflere kavuşmak kadar dar ve sığ hedeflerden ibaret olmayıp; bir Medeniyet'in ihyası ve imarıyla mutlu hedefe yürüme çabasıdır. Her şeyden önce yüzde yüz yerli, kaliteli eğitim ve öğretim almış insan unsuruna şiddetle ihtiyacımız var. Bu kadroların acilen yetiştirilmesi şarttır. Bu bağlamda yazık ki, ümitli olamıyorum. İnşallah biz yanılırız ve memleket kazanır. Bunca çabaya rağmen, içimizdeki satılmış beyinler hala iş başındaysa oturup düşünmek gerekir.
Duyarlılığı yüksek kimseler, yeni sistemle bu endişelerin zaten giderileceğini, Recep Tayyip Erdoğan'ın gayretlerinin buna yeteceğini söylüyorlar... Allah uzun ömürler versin, fani hayatın hepimiz gibi, bir gün sayın Başkan için de son bulacağını düşünürsek, yetişmiş kadroları üstün vasıflarıyla sevk ve idare edecek kabiliyette lider eksikliği yaşama tehlikesi var. Bu ulvi gayelere ulaşmak, maalesef "ben liderim" diyen her kişi ile olmuyor.Yeni bir lider çıkıncaya kadar duygu ve ideallerimize ya da iktidara ara mı verilecek ? Sistem de 50 artı 1 olmuşken yeniden iktidar olma şansı ne kadar olabilir?
Bir milletin, bir ülkenin geleceğini belirleyecek projeleri, eğitim durumları göz kamaştırsa dahi yolda yürürken bulduklarınızla (!) yapmak ve uygulamak, o milletin ve devletin batması olduğu kadar aynı zamanda millete ihanet ve büyük gaflet olur. Bu nedenle "eğitim, eğitim, eğitim" diyor ve eğitimin en kısasını dahi bunun için önemsiyoruz.
Sonuç olarak; yerli lider, yerli siyasetçi, yerli bürokrat açığımızı bir an evvel kapatmak için gençlerimizi, çocuklarımızı bu vatan, bu millet ve kendileri adına eğitelim.
Selam ve sevgi ile.
