Los Angeles Lakers ve “Kral James”, LeBron James
Bugün biraz basketbol, biraz da futbol konuşalım; Ana tema”profesyonellik”
Bazı geceler, sabaha karşı bir bakmışsın ki saat alarmları çalıyor, evlerin ışıkları bir bir yanıyor. İşte o evlerden biri de bizim ev.
Saatler, 04:00’e kurulu yani, NBA Los Angeles Lakers basket maçına ve lakabı”Kral James”olan, LeBron James’e... Aslında LeBron nereye biz oraya desek daha doğru olur.
***
Maç sonucunda, Lakers NBA basketbol takımı, rakibi Brooklyne Nets ile karşılaştı ve 20 bin kişilik Barclays Center’de 128-113 sayı üstünlüğü kazanarak, Batı Konferansı lig sıralamasında birinciliğini korudu. LeBron James bu maçta 27 sayı, 12 ribaunt ve 10 asistle galibiyete büyük katkıda bulundu. Bütün ünlülerin ilgi gösterdiği NBA’da, Bill Clinton’da tribünde seyirciler arasındaydı.
Maçı izleyenler izledi, maç yorumu yapmayacağım ama bu kadar taraftarı olan takımların ve oyuncularının sergilediği disiplin, sorumluluk, bağlılık çok imrendirici. Buna kısaca profesyonellik diyebiliriz.
***
Takımın en yaşlısı LebRon. Yaşı 35 olmuş bir oyuncu ve her maçına en yüksek performans ile çıkıyor. Yılda sadece 2 milyon dolar özel antremanlara ve antrönörlere ödüyor. Magazinde, sansasyonda yok. Çünkü; profesyonel sporcu ve sadece müthiş oyun başarısı ile anılıyor.
Babasız büyümüş, eşi ve 3 çocuğu ile yaşamını sürdürüyor. Çocukluğundan beri basketbolla içiçe ve okul yıllarının tamamında, okulun en iyi takım oyuncusu olarak bugünlere gelmiş.
***
Şimdi dönüp, 30 takıma sahip NBA’nın neden bu kadar taraftarı var, neden dünyanın en pahalı oyuncuları burada diye düşünürsek, aklımızdan neler geçer? NBA’da oynayan takımların sahipleri var. Şaibe, şike,“maç satıldı, alındı”şüphelerine yer yok!
Yolsuzluk, kavga-dövüş yok. Çok sıkı denetleme var ve basketbolcuların herhangi bir nedenle kavga etmesi durumunda, verilecek ceza en az 15 maç sahalardan uzaklaştırma. İzleyen sporseverlerin keyfini bozacak, iyi bir maç izlemesinin önüne geçecek hiçbir olumsuzluk yok.
Profesyonellik, sporculuk, mücadele var sadece. “Neden bu kadar taraftarı var, sabahın köründe insanlar neden ekrana kilitleniyor?”sorusunun cevabını vermek zor olmasa gerek.
***
Şimdi bir de İngiltere Premier Liginin”kırmızı”lakaplı takımı Liverpool FC’ye gözleri çevirelim. En son şampiyonluğunu 1990 yılında yaşamış. 1992 yılında Premier Lig kurulmuş ve henüz bu lig’de şampiyonluk sevinci yaşayamamış.
Alman Teknik Direktörleri Jurgen Kloop, takımın başına geçtiğinden bu yana yeniden yapılanmaya gitti ve olağanüstü bir kadro oluşturdu. Genç kadrodan takıma dahil ettikleri ve iyi transferler yapmış olması sebebiyle sahalara müthiş bir takım çıkardı.
***
Bu sezonda ise, şu ana kadar oynanan 23 maçta namağlup ve sadece bir beraberliği olması nedeniyle, şampiyonluğun en yakın adayı. Fenway Sports Group’a ait Liverpool takımının maddi olarak değeri de çok yüksek ve astronomik ücret teklifleri sunarak talip olan kuruluşlar var.
***
Liverpool’un 55 bin kişilik Anfield stadı her maçta tıklım tıklım. Boş koltuk görmek zor. Biletler satışa çıkar çıkmaz satılıyor. Taraftar sonuç ne olursa olsun takımını protesto etmiyor ve sahada yalnız bırakmıyor. “Yönetim istifa”sözleri, ya da küfürleşmeler yok. Çünkü klüpler özel ve şaibe, şike,”alındı-satıldı”şüphelerini olanaksız kılıyor. Zaten takımın uzun süren başarısızlığında, profesyonel bir davranışla teknik direktör ve yöneticinin takımla irtibatı kesiliyor.“Yolsuzluk”kelimesinin içinde barındırdığı ayrıntıları buralarda görmek çok mümkün değil.
***
Dünyanın en pahalı takımlarından, en çok kazanan oyuncularından ve izlenenlerinden bahsettik. Ancak başarı hiç bir zaman şans değildir. Eğitim, disiplin, çok çalışmak ve yapılan işe inanmak gibi bir çok değerin bir araya gelişi getirir saygıyı, başarıyı. Tüm dünyada bu kadar taraftarı olan ve izlenen takımların, oyuncularının en çok kazananlar arasında olması şaşırılacak bir durum değildir.
Darısı, Türk Basketbolu ve futbolu’nun başına...
Sevgiyle kalın
