1870 yılında İstanbul Acıbadem’de doğan Mimar Kemalettin Bey, millî mimarlık akımının kurucularından biri olarak Osmanlı'dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde önemli görevler üstlendi. Berlin'de aldığı eğitimle modern teknikleri geleneksel üsluplarla harmanlayarak Türk mimarisine yeni bir yön verdi. Akademisyen, restoratör ve uygulayıcı olarak üç farklı kulvarda da kalıcı izler bıraktı.
Eminönü’nde yükselen izler
Mimar Kemalettin’in İstanbul Eminönü çevresindeki en dikkat çekici eserlerinden biri, Vakıf Hanlarıdır. Bugün de ayakta olan ve bir kısmı otel ya da ticaret merkezi olarak kullanılan 1., 2., 3., 4. ve 5. Vakıf Hanları, dönemin klasik Osmanlı mimarisiyle modern yapı tekniklerini birleştirerek inşa edilmiştir. Özellikle Büyük Postane binasının yakın çevresinde yer alan bu yapılar, mimarın “millî mimari” anlayışının en somut örnekleri arasında sayılmaktadır.
Ayrıca Beyazıt Camii çevresindeki restorasyon projeleri ve Medresetü’l-kudât gibi yapılar da Eminönü ve çevresindeki mimari hafızada onun imzasını taşır.
Eserleriyle yaşayan miras
İstanbul’un yanı sıra Ankara, Edirne, Bandırma, Medine ve Kudüs gibi şehirlerde de birçok esere imza atan Mimar Kemalettin, Ankara Palas, Karaağaç Garı, Gazi Eğitim Enstitüsü, Âbide-i Hürriyet, Bebek Camii, Yenicami ve Ayasofya restorasyonları, Mescid-i Aksâ ve Kubbetü’s-Sahre’nin onarımı gibi çok sayıda kalıcı ve özgün çalışmayı gerçekleştirdi.
1927 yılında Ankara Palas’ın inşaat şantiyesinde geçirdiği beyin kanaması sonucu yaşamını yitirdi. Mimar Kemalettin Bey’in kabri, İstanbul Beyazıt Camii Haziresi’nde yer almakta ve ziyarete açıktır. Türk mimarlığında bir dönemi şekillendiren mimar olarak anılmaya devam ediyor.
