Diplomatik Krizin Ardından Gelen Sürpriz Buluşma
Papa Francis’in ölümünün ardından seçilen ABD’li kardinal Robert Prevost, nam-ı diğer 14. Leo, Vatikan’da düzenlenen yemin töreniyle resmi olarak görevine başladı. Ancak bu törende gözler yalnızca dini liderde değil, aynı zamanda diplomatik arenada yankı uyandıran Vladimir Zelensky ile JD Vance arasında geçen samimi görüntülerdeydi.
Bir süre önce Beyaz Saray’da yaşanan sert tartışmalar ve karşılıklı suçlamaların ardından Ukrayna lideri Zelensky ile ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, ilk kez karşı karşıya geldi. Törene katılanlar arasında Vance’in eşi Usha Vance ve ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da vardı.
İkilinin tokalaşması sıradan bir protokol anı gibi görünse de arka planda aylar süren sert müzakerelerin ve stratejik hesaplaşmaların yattığı biliniyor. El sıkışma anında objektiflere yansıyan samimiyet, yalnızca bir barış göstergesi değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin habercisi olabilir.
Değerli Madenler Anlaşması: Yeni İttifakın Temeli
Bu yakınlaşmanın temelinde 30 Nisan 2025’te imzalanan değerli madenler anlaşması yer alıyor. ABD ve Ukrayna arasında imzalanan bu dev iş birliği, yalnızca ekonomik değil, jeopolitik anlamda da bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Anlaşma, Ukrayna'nın savaş sonrası yeniden inşasını hedeflerken, ABD'nin Çin'in hakimiyetindeki nadir toprak elementleri pazarına alternatif yaratma stratejisini de destekliyor.
Anlaşma, lityum, titanyum, neodimyum, seryum gibi nadir toprak elementlerinin yanı sıra petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarını da kapsıyor. Ukrayna, Avrupa’nın 34 kritik mineralinin 22’sine sahip. Bu durum, ülkeyi sadece savaş sonrası değil, küresel tedarik zincirleri açısından da kilit bir aktör haline getiriyor.
ABD ile Ukrayna arasında kurulan Yeniden Yapılanma Yatırım Fonu, eşit söz hakkı esasına dayanıyor. Bu fon, yeni projelerden elde edilen karların %50’sini toplayacak. Bu sistem, Ukrayna'nın kaynak üzerindeki egemenliğini korurken, dış yatırıma açık ve şeffaf bir model sunuyor.
Bu anlaşmanın dikkat çeken bir diğer yönü, ABD'nin geçmişte Ukrayna’ya yaptığı 350 milyar dolarlık yardımı geri talep etmemesi ve yeni bir borç yükümlülüğü getirmemesi. Böylece Zelensky, uluslararası baskı altında olmadan ülkesine kaynak yaratabilmiş oldu. Ayrıca, hava savunma sistemleri gibi askeri desteklerin sürdürülmesi, Ukrayna’nın güvenliğine yönelik önemli bir teminat oluşturuyor.
Beyaz Saray Kavgasından Uzlaşıya: Zelensky’nin Stratejik Dönüşü
Şubat 2025’te Beyaz Saray’da gerçekleşen görüşme, iki liderin arasındaki en sert anlara sahne olmuştu. Donald Trump ve JD Vance, Zelensky’e karşı sert ve aşağılayıcı bir tavır sergilemiş, özellikle JD Vance’in bakışları ve tutumu dikkat çekmişti. O dönem Ukrayna'nın anlaşmayı kabul etmemesi üzerine çıkan tartışma, uluslararası medyada geniş yankı uyandırmıştı.
Ancak zaman içinde diplomasi galip geldi. Aylar süren pazarlıkların ardından Trump yönetimi yüzde 50 gelir paylaşımı ve 500 milyar dolarlık taleplerinden geri adım attı. Zelensky, ülkesinin çıkarlarını gözeterek anlaşmayı “dengeli ve sürdürülebilir” olarak tanımladı.
Zelensky’nin bu stratejik manevrası, yalnızca ekonomik değil, siyasi anlamda da bir başarı olarak görülüyor. Özellikle Vatikan’daki yemin töreninde JD Vance ile tokalaşırken sergilediği rahat tavırlar, Zelensky’nin uluslararası arenada yeniden güç kazandığının bir göstergesi olarak yorumlandı.
Üstelik bu anlaşma, yalnızca ABD ve Ukrayna ilişkilerini etkilemedi. Avrupa Birliği, Amerikan şirketlerine sağlanan ayrıcalıklar nedeniyle anlaşmayı rekabet kuralları çerçevesinde incelemeye aldı. Bu durum, Ukrayna’nın AB üyelik süreciyle çelişebilecek bazı teknik sorunları da beraberinde getirdi.