Kuraklık Alarmı: Küresel Tehdit, Milli Mücadele
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, insanlığı bekleyen ciddi tehlikeye dikkat çekti. Prof. Demir’e göre, kuraklık ve çölleşme kaynaklı göçler 2050 yılına kadar 1 milyar kişiye ulaşabilir.
Her saniyede 4 futbol sahası büyüklüğündeki verimli toprak alanının bozulduğunu vurgulayan Demir, bu sürecin tüm insanlık için bir tehdit unsuru haline geldiğini belirtti.
Birleşmiş Milletler Uyarıyor: 135 Milyon Kişi 2030’a Kadar Yerinden Olacak
Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi verilerine göre, 2030 yılına kadar 135 milyon kişinin bu nedenle göç edeceği öngörülüyor. Türkiye'nin 1998 yılında taraf olduğu bu sözleşme, çölleşmeyle mücadelede küresel bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor.
Türkiye’nin Tarımsal Geleceği Güçleniyor
Prof. Dr. Demir, Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili olması ve zengin toprak yapısıyla kuraklıkla mücadelede avantajlı konumda olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Ülkemizin geleceği tarım ve tarıma dayalı sanayidedir. Devletimizin bu alandaki destekleri daha da artırılmalı, çölleşmeye karşı stratejik ve sistematik bir mücadele yürütülmelidir.”
165'ten Fazla Ülke Tehdit Altında: Türkiye Stratejik Hamlelerle Öne Çıkıyor
Kuraklık, iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı ve kötü su yönetimi gibi etkenlerin dünya genelinde 165’ten fazla ülkeyi etkilediğini belirten Demir, Türkiye’nin bu zorlukları güçlü tarım politikalarıyla bertaraf edebilecek potansiyele sahip olduğunu vurguladı.
Su Krizi: İki Milyar İnsan Güvenli İçme Suyuna Erişemiyor
İklim değişikliği sadece göç değil, aynı zamanda ciddi bir su krizini de beraberinde getiriyor. Dünya genelinde iki milyar insan temiz suya erişemiyor. Bu durum, toplumları doğrudan göçe zorluyor.
Kuraklığa Karşı Ulusal Seferberlik Şart
Türkiye'nin güneyden kuzeye doğru kuraklık etkisinin hissedildiğini belirten uzmanlar, bu sürecin ancak milli düzeyde bir farkındalık ve seferberlikle yönetilebileceğine dikkat çekiyor. Tarım alanlarının korunması, su kaynaklarının verimli kullanılması ve halkın bilinçlendirilmesi bu mücadelenin temel taşları olarak gösteriliyor.