ABD ile Venezuela arasında haftalardır devam eden siyasi ve askeri gerilim, yeni bir aşamaya geçti. ABD yönetimi, Karayipler’deki stratejik önemi yüksek Porto Riko adasına 10 adet F-35 savaş uçağı gönderme kararı aldı. Bu hareket, yalnızca bir askeri manevra değil; aynı zamanda Washington’un Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya verdiği doğrudan bir mesaj olarak da okunuyor.
F-35’lerin konuşlandırılması, Donald Trump’ın direktifleri doğrultusunda gerçekleşti. Bu adım, bölgedeki uyuşturucu trafiğini kesmek ve Venezuela bağlantılı suç ağlarına karşı caydırıcılık sağlamak amacı taşıyor. Ancak zamanlama ve bölge seçimi, bu adımın yalnızca bir narkotik operasyonu olmadığını ortaya koyuyor.
Trump, maduro'yu uyuşturucu baronu ilan etti
Donald Trump daha önce defalarca Nicolas Maduro’yu uluslararası uyuşturucu çetelerinin lideri olmakla suçlamıştı. Özellikle Kolombiya-Venezuela sınırındaki kaçakçılık güzergâhlarını kontrol eden Tren de Aragua örgütünün, Maduro’nun bilgisi ve yönlendirmesiyle faaliyet gösterdiği iddia ediliyor. Bu suçlamaların ardından Karayip Denizi’nde çok sayıda savaş gemisi konuşlandırılmış, ABD güçleri bölgede aktif operasyonlara başlamıştı.

Geçtiğimiz hafta bu gerilim, çok daha görünür bir şekilde patlak verdi. Amerikan donanması, Karayip açıklarında uyuşturucu taşıdığı öne sürülen bir tekneyi imha etti. Operasyonda 11 kişi hayatını kaybetti. Trump, bu teknenin doğrudan Maduro bağlantılı suç şebekelerine ait olduğunu savundu.
Pentagon'dan uyarı: venezuelalı jetler provokasyon yaptı
ABD Savunma Bakanlığı da durumu yakından izliyor. Pentagon’dan yapılan açıklamada, Venezuela Hava Kuvvetleri’ne ait iki askeri uçağın uluslararası sularda bir Amerikan destroyerinin çok yakınından geçtiği bildirildi. Bu hareket, Washington tarafından "son derece kışkırtıcı" ve "düşmanca" olarak değerlendirildi.
Uzmanlara göre, bu tür hava ihlalleri, askeri gerilimin sıcak çatışmaya dönüşme riskini ciddi biçimde artırıyor. ABD'nin F-35 sevkiyatı da bu ihtimale karşı önleyici bir güç gösterisi olarak değerlendiriliyor.
Maduro'dan meydan okuma: 'ulusal direnişe hazırız'
Tüm bu gelişmelere sert tepki gösteren Nicolas Maduro, yaptığı ulusal konuşmada Venezuela’nın askeri olarak her türlü müdahaleye karşı hazırlıklı olduğunu ilan etti. Maduro, 340 bin kişilik düzenli ordunun yanı sıra sekiz milyonu aşkın yedek birliği de seferber ettiklerini duyurdu. Ülkesine yönelik olası bir saldırının "derhal silahlı direnişle karşılık bulacağını" vurguladı.
Ayrıca Maduro, daha önce Porto Riko’yu hedef alabileceklerini belirten açıklamalar yapmıştı. Bu açıklamalar üzerine Porto Riko Valisi Jenniffer Gonzalez-Colon, sosyal medya hesabından ABD Başkanı Trump’a seslenerek, "katil diktatörlere karşı net bir duruş sergileme" çağrısında bulundu.
Porto Riko'da endişe büyüyor: Ada, jeopolitik hesaplaşmanın merkezinde
Yaklaşık üç milyon nüfusa sahip Porto Riko, ABD’ye bağlı olmasına rağmen bir eyalet statüsüne sahip değil. Ancak askeri ve stratejik konumu nedeniyle Karayipler’deki Amerikan etkisinin kilit noktası olarak kabul ediliyor.
F-35 filosunun adaya konuşlandırılması, hem askeri anlamda hem de diplomatik düzeyde büyük yankı uyandırdı. Uzmanlar, Porto Riko’nun yeni bir askeri cephe hattı haline gelmesinden endişe ediyor. Bölge halkı ise yaşanabilecek olası çatışmalardan dolayı tedirgin.
Jeopolitik hesaplaşma derinleşiyor
ABD-Venezuela hattında yaşananlar sadece iki ülke arasındaki gerginlikle sınırlı değil. Bu durum, aynı zamanda Latin Amerika’da etkisini artırmaya çalışan Çin ve Rusya gibi aktörleri de ilgilendiriyor. Maduro yönetimi, son yıllarda Çin ile askeri ve ekonomik iş birliklerini artırmış durumda. Washington’un bunu bölgedeki Amerikan nüfuzuna yönelik bir tehditolarak gördüğü biliniyor.
Bu yüzden F-35’lerin konuşlandırılması, Venezuela ile sınırlı olmayan çok boyutlu bir mesaj taşıyor. ABD, Karayipler’deki askeri üstünlüğünü yeniden teyit ederken, bölgedeki diğer aktörlere de bir uyarı gönderiyor.