Göçmenlere karşı insan haklarını zedeleyen adım: Almanya’da ikincil koruma statüsündeki binlerce kişiye darbe!
Almanya, Avrupa’da giderek sertleşen göç politikalarının en çarpıcı örneklerinden birine imza attı. Başbakan Friedrich Merz liderliğinde alınan son kararla, "tam sığınma hakkı" bulunmayan göçmenlerin aile birleşimi hakkı askıya alındı. Federal Meclis’te gerçekleştirilen oylamada 444 milletvekili yasaya "evet" dedi, sadece 135 milletvekili karşı çıktı.
İkincil korumadakilere büyük darbe
Yeni düzenleme, ülkelerine dönmeleri riskli olan ancak resmi mülteci statüsü tanınmayan kişileri etkiliyor. Almanya’da 2024 Mart ayı sonu itibarıyla bu statüde yaşayan kişi sayısı 388 bini aşarken, büyük kısmını savaş mağduru Suriyeliler oluşturuyor.
2018 yılından bu yana yürürlükte olan ve her ay 1.000 aile ferdinin birleşmesine imkân sağlayan uygulama da bu kararla rafa kaldırıldı. Böylece aile bütünlüğünü esas alan insani yaklaşımlar yerini siyasi hesaplara bıraktı.
Yasayla “çekim etkisi” kırılacakmış!
İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt, yasa değişikliğinin göçmen sayısını azaltacağını savunurken, yasa dışı insan kaçakçılığının da önüne geçileceğini ileri sürdü. Ancak bu açıklamalar, uluslararası insan hakları kuruluşlarının da tepkisini çekmeye devam ediyor. Dobrindt şu ifadeleri kullandı:
“Birçok kişi mülteci statüsü alamayacağını biliyor ama ailesini getirebileceği için geliyor. Bu bir çekim etkisi yaratıyor. Bugün bu etkiyi kaldırıyoruz.”
SPD itiraz etse de destek verdi
Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD), yasa hakkındaki çekincelerini dile getirse de "siyasi uzlaşı" adına destek verdi. Göç, Mülteciler ve Uyum Bakanı Natalie Pawlik, karardan duyduğu rahatsızlığı şu sözlerle aktardı:
“Aileler bir arada olunca entegrasyon daha iyi sağlanır. Ama bu yasa istisnai durumları kapsamıyor. Üstelik sadece iki yıllık bir düzenleme.”
Almanya'da ilk sinyal: Yeni dönem sert geçecek
Merz hükümeti, göreve gelir gelmez sert göç politikalarını devreye aldı. Yeni yasa, Almanya’da bu yeni dönemin başlangıcı olarak görülüyor. Toplumsal baskılar ve aşırı sağın yükselişi, Avrupa’da göçmen karşıtı adımların hızla arttığını gözler önüne seriyor.
Türkiye, yıllardır milyonlarca mülteciye insani yaklaşımla kucak açarken, Avrupa’nın kendi değerleriyle çelişen bu tür uygulamaları dikkatle izleniyor.