Kritik görüşme öncesi Peskov'dan açıklama
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in önümüzdeki haftalarda yüz yüze bir görüşme gerçekleştireceği yönündeki beklentiler artarken, Kremlin’den sürecin seyrine ilişkin dikkat çekici bir açıklama geldi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, olası görüşmeye dair henüz net bir tarih bulunmadığını vurgulayarak, “Bu tür bir toplantı ciddi hazırlıklar gerektirir. Her iki tarafın da buna zaman ayırması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Trump “Macaristan’da buluşacağız” demişti
Geçtiğimiz günlerde Vladimir Putin ile bir telefon görüşmesi gerçekleştiren Trump, iki liderin önümüzdeki iki hafta içinde Macaristan’da bir araya geleceğini açıklamıştı. Bu açıklama uluslararası kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, gözler Kremlin’in resmi tavrına çevrilmişti.

Kremlin: Tarih belli değil, süreç gizlilik içinde yürütülmeli
Peskov, Trump’ın açıklamalarına dolaylı bir yanıt vererek, görüşme sürecinin belirli diplomatik kurallar çerçevesinde ilerlemesi gerektiğine dikkat çekti. “Toplantı önerileri ancak belirli bir gizlilik içinde yürütüldüğünde etkili olabilir” diyen Peskov, görüşmenin zamanlaması ve içeriğine dair henüz kesinleşmiş bir takvim olmadığını yineledi.
“Aynı uçakta gitmeleri fantezi”
Sözcü Peskov, iki liderin Macaristan’a aynı uçakta seyahat edeceği yönündeki iddiaları da yorumladı. Bu iddiaları “tam anlamıyla bir fantezi” olarak nitelendiren Peskov, bu tür spekülasyonların ciddi diplomatik süreçleri gölgeleyebileceğine işaret etti.
Avrupa eleştirisi: “Barışa katkı sunmuyorlar”
Açıklamalarında Ukrayna krizine de değinen Peskov, Avrupa ülkelerini barış sürecine katkı sunmamakla suçladı. “Artık Avrupalılar barışın destekçisi değil” diyen Kremlin Sözcüsü, “Kiev rejimini savaşı sürdürmeye teşvik eden taraflar Avrupalılardır” ifadesini kullandı.
Gözler şimdi Washington ve Moskova’da
Putin-Trump görüşmesinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kadar, gerçekleşirse ne zaman ve hangi zeminde olacağı da merak konusu. İki liderin geçmişteki ilişkileri ve diplomatik dengeler düşünüldüğünde, bu olası zirvenin sadece ikili ilişkiler değil, küresel jeopolitik denklem açısından da önemli sonuçlar doğurabileceği değerlendiriliyor.
