İran'ın misillemeleriyle tırmanan gerilim ortamında, İsrail’in sivil savunma uygulamalarındaki ayrımcı yapısı bir kez daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Tel Aviv yönetiminin sığınak politikaları, Arap kökenli vatandaşları ve yabancı uyruklu işçileri adeta yok sayarken, sadece Yahudi vatandaşlara öncelik tanınması büyük tepkilere neden oldu.
Arap Vatandaşlar ve Yabancı İşçilere Sığınak Yasağı
İran’ın İsrail iç bölgelerine yönelik balistik füze ve İHA saldırılarına karşı sığınaklara yönelen sivil halk arasında, Araplar ve yabancı işçilerin açıkça ayrımcılığa uğradığı belgelendi. Yerel basın ve sosyal medya üzerinden paylaşılan görüntüler, Yahudi yerleşimcilerin, Arap hemşireleri ve başörtülü kadınları sığınaklardan zorla çıkardığını gözler önüne serdi.
İsrail Kanal 12 televizyonunun Arap muhabiri Muhammed Mücadile, Kiryat bölgesinde bir hemşirenin yalnızca Arap olduğu için sığınaktan kovulduğunu bildirdi. Tel Aviv’in Yafa semtinde yaşanan benzer bir olayda ise başörtülü bir kadın ailesiyle birlikte sığınaktan çıkarıldı.
Tel Aviv Belediyesi’nin Talimatları Bile Uygulanmadı
Arap 48 haber sitesine göre, Tel Aviv Belediyesi’nin açık talimatlarına rağmen 16 Haziran’da Arap öğrencilere ait üniversite sığınaklarının kapıları kapatıldı. Sosyal medyada yayımlanan bir başka videoda ise İsrailli gençlerin Taylandlı işçilerin sığınağa girişini engellediği ve ırkçı hakaretlerde bulunduğu görüldü.
İsrail’de Altyapısal Ayrımcılık Derinleşiyor
İngiliz The Guardian gazetesinin İsrail Devlet Denetleme Kurumu’na dayandırdığı habere göre, Arap, Bedevi ve Dürzi toplumlarına hizmet veren yerel yönetimlerin yalnızca %15’inde kamusal sığınak bulunuyor. Buna karşılık, Yahudi yerleşim birimlerinde binlerce sığınak mevcut.
15 Haziran’da İran’dan atılan bir füzenin Arap kenti Tamra’da bir eve isabet etmesiyle bir kadın ve iki çocuğu hayatını kaybetti. Bu trajik olay, altyapıdaki adaletsizliğin ne denli ölümcül sonuçlara yol açabileceğini kanıtladı.
Doğu Kudüs ve Negev’de Sığınaksız Hayat
Doğu Kudüs’te Filistinli ailelerin güvenli odası olmayan evlerde siren sesleriyle merdiven altlarına sığındığı belirtilirken, Necef Çölü’ndeki Arap köyleri daha da vahim bir tablo sergiliyor. Ne sığınak, ne elektrik, ne de su altyapısına sahip bu yerleşimlerde halk, saldırı tehditleri altında köprü altlarında yaşıyor.
Sol görüşlü “İsrail Bağışlıyor” isimli STK’nın başlattığı “acil sığınak kampanyası” bile, bu ayrımcılığın sivil toplum düzeyinde dahi kabul edilmez olduğunu ortaya koyuyor.
Vatandaşlıktan Çıkarma Yasasıyla Baskı Artıyor
İsrail, 15 Şubat 2023’te geçirdiği yasayla Arap vatandaşların ve Doğu Kudüslü Filistinlilerin vatandaşlık haklarını hedef aldı. İçişleri Bakanı’na verilen yetkiyle, bu kişilerin vatandaşlığı veya oturma izni, Filistin Yönetimi’nden maddi destek aldıkları gerekçesiyle iptal edilebiliyor. Bu düzenleme, İsrail içindeki Arap nüfusu sistematik şekilde güvencesizliğe itiyor.
Türkiye’den Tepki ve Uluslararası Duyarlılık Çağrısı
Bu gelişmeler, İsrail’in “demokrasi” ve “eşit yurttaşlık” iddialarını bir kez daha çürütürken, Türkiye’nin her platformda savunduğu adalet, eşitlik ve insan hakları ilkelerinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Türkiye, her koşulda Filistin'in yanında olmaya ve İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan uygulamalarını ifşa etmeye kararlılıkla devam edecektir.