İsviçre’nin köklü yayınlarından Die Weltwoche, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a geniş yer ayırdığı “Büyük Erdoğan” başlıklı analizinde, Erdoğan’ın yalnızca Türkiye siyasetinde değil, küresel düzlemde de merkezi bir aktöre dönüştüğünü yazdı. Francis Pike tarafından kaleme alınan yazı, Erdoğan’ın liderlik biçimini, stratejik hamlelerini, ekonomik dönüşüm projelerini ve dış politikadaki denge oyununu çok yönlü bir bakışla ele aldı.
“Ülkesinin en büyük yenileyicisi olarak tarihe geçebilir”
Yazının merkezinde, Erdoğan’ın tarihi liderler arasındaki konumuna ilişkin şu dikkat çekici ifade yer aldı:
“Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan güç, din, ekonomi ve dünya siyasetini ustalıkla dengeliyor. Ülkesinin en büyük yenileyicisi olarak tarihe geçebilir.”
Makale, Erdoğan’ın 23 yıllık iktidarını değerlendirirken, onu Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim ve Mustafa Kemal Atatürk ile aynı kategoride konumlandırıyor.
“Avrupa'nın hafife almaması gereken bir bağlantı işlevine sahibiz”
Türkiye’nin coğrafi ve stratejik konumu bağlamında Erdoğan’ın şu sözlerine yer verildi:
“Türkiye, Avrupa'nın Doğu'ya, Doğu'nun da Avrupa'ya açılan kapısıdır. Avrupa'nın hafife almaması gereken bir bağlantı işlevine sahibiz.”
Bu çerçevede, Türkiye’nin yalnızca bölgesel değil, küresel ticaret, güvenlik ve diplomasi ekseninde bir geçiş noktası haline geldiği vurgulanıyor.
NATO vurgusu ve askeri güç
Makalede Türkiye’nin NATO içindeki konumuna da dikkat çekildi:
“Türkiye, Avrupa'nın Rusya'ya karşı savunmasında kilit bir rol oynuyor. NATO üyesi olan Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında en büyük orduya sahip.”
Bu ifade, Türkiye'nin sadece jeopolitik değil, askeri kapasite açısından da Avrupa’nın güvenlik mimarisinde merkezi bir yere sahip olduğuna işaret ediyor.
“Hafife alınabilecek kolay bir ortak olmadığını gösterdi”
Makale, Erdoğan’ın Batı ile ilişkilerinde zaman zaman gerginlikler yaşansa da onun stratejik pozisyonunu korumayı başardığını vurguladı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafife alınabilecek kolay bir ortak olmadığını gösterdi. Batılı alternatifler yerine Rus S-400 füze sistemini tercih etmesi ABD'yi kızdırdı. Ancak Batı, Erdoğan'ı kendi tarafında tutmak için dikkatli davranması gerektiğini biliyor.”
Erdoğan’ın bu tavrıyla hem ABD hem de Avrupa’ya karşı bağımsız bir çizgi izlediği, ancak ilişkileri koparmadan sürdürmeyi başardığı ifade edildi.
“Putin ile Erdoğan çok iyi arkadaş”
Makale, Türkiye-Rusya ilişkilerine de özel bir bölüm ayırdı. NATO üyesi bir ülke olan Türkiye’nin, Rusya ile de güçlü ilişkiler kurabilme becerisi dikkat çekici bulundu:
“Rusya, Türkiye ile ilişkilerini bozmamaya özen gösteriyor. Türkiye'nin bir NATO üyesi olmasına rağmen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan çok iyi arkadaş.”
Bu cümle, Erdoğan’ın çok kutuplu dış politika anlayışını sahada somutlaştırma kabiliyetine vurgu yapıyor.
“Hiçbir tarafı ötekileştirmeme konusunda ustaca bir yeteneğe sahip”
Yazı, Erdoğan’ın dış ilişkilerde izlediği denge politikasına dair şu ifadeyle devam ediyor:
“Bazılarının neo-Osmanlı olarak adlandırdığı bir strateji ile Erdoğan, Türkiye'nin nüfuzunu genişletti. Bu da Balkanlar'daki eski Osmanlı topraklarıyla dostane ilişkiler kurmasını sağladı. Doğudaki Türk diasporası da ihmal edilmedi.”
“Türkiye dünyanın jeopolitik eksenlerinden biri, bu yüzden de tüm büyük güçler onunla iyi ilişkiler içinde olmak istiyor. Erdoğan bu kozu her zaman çok ustaca oynadı. Erdoğan, hiçbir tarafı ötekileştirmeme konusunda ustaca bir yeteneğe sahip.”
Bu analiz, Erdoğan’ın hem tarihsel referanslara dayanan hem de günümüz gerçekliğini gözeten bir dış politika modeli kurduğuna işaret ediyor.
“Erdoğan bunu mümkün kılacak altyapıyı inşa etti”
Makale, Erdoğan döneminde Türkiye’nin yaşadığı ekonomik dönüşüme de geniş yer ayırıyor. Turizmden havacılığa, ulaşımdan teknolojiye kadar çok sayıda başlıkta rakamsal verilerle örneklendirme yapılıyor:
“2002'de 12,5 milyon olan turist sayısı 2024'te 62,2 milyona yükseldi. Erdoğan bunu mümkün kılacak altyapıyı inşa etti.”
“2014'te çalışmaların başladığı İstanbul Havalimanı 4 yıl sonra hizmete girdi. Bu devasa yapı kısa sürede Heathrow Havalimanı'ndan sonra Avrupa'nın ikinci, Dubai'den sonra da Orta Doğu'nun en yoğun havalimanı haline geldi.”
“Müşteri memnuniyeti anketlerinde sık sık zirveye çıkan Türk Hava Yolları (THY) da buna paralel olarak büyüdü. Şu anda sadece gelir açısından dünyanın en büyük onuncu havayolu şirketi değil, aynı zamanda 6,9 milyar dolarlık net karıyla en karlı havayolu şirketi.”
Kişi başına gelir dört katına çıktı
AK Parti iktidarı dönemindeki ekonomik büyüme, rakamlarla şöyle özetlendi:
“2002'de kişi başına düşen Gayri Safi Yurt İçi Hasıla 3.583 dolardı, bugün 16.876 dolara yükseldi.”
“Aynı dönemde AB'de kişi başına düşen milli gelir yalnızca iki katına çıktı.”
Bu veriler, Türkiye ekonomisinin özellikle 2000’li yılların ardından geçirdiği dönüşümün Batı medyasında da yakından izlendiğini gösteriyor.
“Ona karşı bahse girmek akıllıca olmayacaktır”
Makalenin son bölümünde Erdoğan’ın siyasi geleceğine dair öngörülere yer verildi:
“Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye, Hollanda'nın hemen arkasında ve İsviçre'nin önünde 7. büyük ekonomidir.”
“Uluslararası Para Fonu (IMF), 2025 için yüzde 3,1 gibi etkileyici bir ekonomik büyüme beklemektedir. Bu eğilim devam ederse Erdoğan'ın 2028'de yeniden seçilme umutları için iyiye işaret olacaktır. Başarıları göz önüne alındığında, ona karşı bahse girmek akıllıca olmayacaktır.”
Türk teknoloji şirketlerine de övgü

Yazı, savunma ve teknoloji alanındaki Türk firmalarını da değerlendirdi:
“Teknoloji firmaları da hızla büyüdü. Bunlar arasında yüksek performanslı insansız hava araçları üreticisi olarak uluslararası bir üne kavuşan ve Ukrayna da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki ordulara tedarik sağlayan Baykar da bulunuyor.”