Direnişle Başlayan, Mücadeleyle Süren Bir Hayat
20 Mayıs 1935’te Montevideo’da doğan Mujica, gençliğinde Uruguay’ın askeri diktatörlük döneminde faaliyet gösteren solcu Tupamaros gerilla hareketine katıldı. Bu tercih, 13 yılı aşkın süre boyunca cezaevinde kalmasına neden oldu. 1985’te serbest bırakıldığında, politikaya yeniden adım attı ve Halkçı Katılım Hareketi’ni kurarak sol kanadın geniş koalisyonu Frente Amplio’ya katıldı.
2005-2008 yılları arasında Tarım ve Hayvancılık Bakanı olarak görev yaptı. 2010 yılında ülkenin cumhurbaşkanı seçildi ve 2015 yılına kadar görevde kaldı. Onun döneminde Uruguay, sosyal haklar ve özgürlükler açısından Latin Amerika’nın öncü ülkelerinden biri haline geldi.
Mütevazı Yaşam, Radikal Reformlar
Mujica’nın ünü yalnızca politik adımlarıyla değil, yaşam tarzıyla da pekişti. Başkanlık döneminde başkent yerine kırsaldaki çiftliğinde yaşamayı tercih etti; maaşının büyük kısmını bağışladı, eski model bir Volkswagen Beetle kullandı. Bu sade hayat, politikada sık rastlanmayan bir dürüstlük simgesi haline geldi.
Görev süresince eşcinsel evlilik, kürtajın yasallaşması ve devlet eliyle esrar piyasasının düzenlenmesi gibi çarpıcı reformlara öncülük etti. Tüm bu adımlar, Uruguay’ı sosyal ilerleme bakımından Latin Amerika’da örnek bir ülke konumuna taşıdı.

Halkın Omuzlarında Onurlu Bir Veda
Mujica’nın ölümü, mevcut Uruguay Devlet Başkanı Yamandú Orsi tarafından duyuruldu. 14 Mayıs’ta düzenlenen resmi cenaze töreni, ülke tarihinin en kitlesel vedalarından birine sahne oldu. Tabutu, Bağımsızlık Sarayı’ndan Parlamento binasına kadar gerçekleştirilen kortejle Şeref Salonu’na taşındı. Ulusal bayrağa sarılı tabutun başında eşi Lucía Topolansky ve Başkan Orsi yer aldı.
Uruguay devleti, üç günlük ulusal yas ilan ederken Mujica’nın vasiyeti de yerine getirildi: Efsanevi köpeği Manuela’nın yanındaki çiftliğine gömüldü.
Geride Kalan: Alçakgönüllülüğün Evrensel Dersi
José Mujica, yalnızca Uruguay’ın değil, tüm dünyanın vicdanında derin izler bırakan bir lider olarak hafızalara kazındı. Gösterişsizliği, sade dili ve insan odaklı bakışı, onu çağdaş siyaset sahnesinde benzersiz bir figür haline getirdi.
Toplumcu yaklaşımı ve tüketim kültürüne yönelik eleştirileri, sadece döneminin değil, gelecek nesillerin de rehberi olacak bir felsefeye dönüştü. Mujica'nın mirası, siyasi ajandaların ötesinde insani değerlere dayanan bir yaşam çağrısı olarak yaşamaya devam edecek.