Ermenistan Başbakanı Paşinyan ile Ermeni Apostolik Kilisesi arasında büyüyen kriz, kamuoyu önünde karşılıklı suçlamalarla tehlikeli bir boyut kazandı. Kilise cephesinden gelen ağır ithamlar, Ermenistan’da yeni bir darbe girişiminin habercisi olarak değerlendiriliyor.
Ermenistan’da devlet ve kilise arasında yaşanan gerginlik, kamuoyunu sarsan yeni bir krizle doruğa çıktı. Başbakan Nikol Paşinyan, kendisine yönelik "sünnetli olmakla" suçlayan bir rahibin açıklamaları sonrası sert bir yanıtla Ermeni Apostolik Kilisesi’ni hedef aldı.
Zareh Aşuryan adlı din adamı, sosyal medyada yaptığı açıklamada Paşinyan’ı "vaftiz yeminini bozmakla", "Hristiyanlığa ihanet etmekle" ve "Kutsal Haç mührünü sünnetle değiştirmekle" suçladı. Paşinyan ise bu iddialara sosyal medya hesabı üzerinden cevap verdi ve Kilise Patriği II. Karekin’i doğrudan hedef alarak “Bekârlık yeminini bozup bozmadığını açıklasın” dedi.
Hedefte Kilise Lideri Karekin II Var
Paşinyan, doğrudan Ermeni Kilisesi’nin en üst düzey ismi olan II. Karekin’e seslenerek, onun "çocuk sahibi olup olmadığını" sorguladı. Daha önce de kiliseleri "depo" haline getirmekle ve din adamlarını çifte yaşamla suçlayan Paşinyan, devlet-kilise ilişkilerindeki uçurumu bir kez daha gözler önüne serdi.
Hükümete Bağlı Medyada Belgeler Yayınlandı
Hükümete yakın medya organı Civic.am’de yayınlanan bir belge, ülkede 21 Eylül Bağımsızlık Günü'nde gerçekleştirileceği iddia edilen bir darbe planını gözler önüne serdi. Belgede kilise mensuplarının yanı sıra, çeşitli iş adamları ve eski Cumhurbaşkanlarının ismi geçiyor.
Darbe Gölgesinde Kilise ve Muhalefet İlişkisi
Telegram üzerinden açıklama yapan Paşinyan, kilise içindeki bazı odakların "suç-oligarşi ilişkileriyle" hareket ettiğini ve ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalıştığını belirtti. Başbakan, bu grupların “büyük çaplı ve uğursuz” bir planla iktidarı ele geçirmeye çalıştığını vurguladı.
Ermenistan’da Laiklik ve Güvenlik Tehdit Altında
Ermenistan’ın 2020 yılında Azerbaycan karşısında aldığı ağır yenilgi sonrası otoritesini kaybeden Kilise’nin, halk desteğini yeniden kazanmak için dini değerleri siyasete alet ettiği değerlendiriliyor. Kilise’nin bu girişimleri, ulusal güvenlik ve istikrar açısından ciddi bir tehdit olarak görülüyor.