Fransa, doğanın dengesini hiçe sayan bir istilayla mücadele ediyor. İpekböceği tırtılları, ülkenin pek çok bölgesinde gündelik yaşamı altüst ederken, ormanlık alanlar ve meskun bölgeler bu doğa dışı istiladan nasibini alıyor.
Ormanları bir çırpıda kurutan, binaların duvarlarını adeta zırh gibi kaplayan ve yeşil örtüyü yok eden istilacı tırtıllar, artık bahçelerle sınırlı kalmayıp evlerin içine kadar nüfuz ediyor. Doğrudan insan sağlığına tehdit oluşturmamakla birlikte, psikolojik ve fiziksel etkileriyle ciddi bir huzursuzluk kaynağı hâline geldi.
Köylerdeki hayat çekilmez hale geldi
Fransa'nın güneyinden kuzeyine kadar birçok yerleşim yerini etkisi altına alan istilayla ilgili açıklamalarda bulunan bölge halkı, çaresizliğini gizlemiyor. Bir video kaydında konuşan genç bir anne, yaşadıkları durumu şu sözlerle özetledi:
“Günden güne psikolojik olarak daha da yıpranıyorum. Artık dayanacak gücüm kalmadı. Barınma imkânım olursa hiç düşünmeden burayı terk ederim.”
Kaşıntı, yanma ve kızarıklık: Fiziksel etkileri giderek artıyor
Tırtılların yaydığı mikroskobik tüylerin ciltte alerjik reaksiyonlara yol açtığı belirtiliyor. Kolundaki kırmızı lekelere işaret eden bir köy sakini, “İlk başta sadece hafif bir yanma hissediyorsunuz, ardından şiddetli kaşıntı başlıyor ve ne yapsanız da geçmiyor” diyerek yaşadıkları fiziksel sıkıntıya dikkat çekti.
Doğal denge tehdit altında
Uzmanlar, her biri 800’e kadar yumurta barındırabilen bu zararlının çevresel etkisine karşı doğal dengeyi korumanın önemini vurguluyor. Ağaç gövdelerine ve taşlık zeminlere bırakılan yumurtalar, bahar aylarında çatlayarak hızla çoğalan bir tehdide dönüşüyor. Rüzgârla taşınan genç tırtıllar kilometrelerce mesafeye ulaşıp istilayı genişletiyor.
Biyolojik mücadele gündemde
Doğaya zarar vermemek adına kimyasal değil biyolojik mücadele öne çıkıyor. Bacillus thuringiensis adlı bakteri ve feromon tuzakları ile erken larva döneminde yapılan müdahaleler sayesinde popülasyonun dengelenmesi hedefleniyor. Ayrıca kuşlar, böcekler ve yarasalar gibi doğal avcıların da bu sürece destek verdiği vurgulanıyor.
Bu doğa felaketi, Avrupa’daki çevre yönetimi zafiyetlerini bir kez daha gözler önüne sererken, Türkiye’nin doğayla uyumlu, kontrollü çevre politikalarının önemini de hatırlatıyor.