İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in liderliğini yaptığı Yahudi Gücü Partisi, 1948’de işgal edilen Filistin topraklarında camilerden ezanın hoparlörle okunmasını yasaklayan bir yasa tasarısını İsrail Meclisi’ne sundu. Tasarı, yalnızca yeni bir kısıtlama girişimi olmakla kalmıyor, aynı zamanda ülkedeki Arap ve Müslüman toplumları doğrudan hedef alan tartışmalı bir adım olarak değerlendiriliyor.
Hoparlör Sistemi İçin Katı Kurallar Öngörülüyor
Yasa tasarısında, söz konusu bölgelerde hiçbir camide izinsiz hoparlör sisteminin kurulmasına veya kullanılmasına izin verilmemesi öngörülüyor. Ayrıca yasa, mevcut hoparlörlerin ses düzeyi, caminin konumu, yerleşim alanlarına yakınlığı gibi kriterlere göre denetlenmesini ve ihlaller durumunda ciddi para cezalarının uygulanmasını içeriyor. İsrail polisinin bu denetimlerde aktif rol üstleneceği ve ihlallerde hoparlör sesini doğrudan kesme yetkisine sahip olacağı bildirildi.
Ben-Gvir: “Ezan Sesi Kabul Edilemez Bir Gürültü”
İsrail’in Kanal 7 televizyonuna konuşan Ben-Gvir, pek çok kentte ezan sesinin yaşam kalitesini ve halk sağlığını olumsuz etkileyen “kabul edilemez bir gürültü” olduğunu öne sürdü. Bu çıkışıyla kamuoyunda tepki çeken Ben-Gvir, daha önce de özellikle Arap ve Yahudi nüfusun bir arada yaşadığı bölgelerde cami hoparlörlerinin sökülmesini istemişti.
Haziran ayında da Ben-Gvir’in talimatıyla Ramle ve Lid kentlerinde üç camiye yönelik ses denetimleri yapılmış, ezanlar “gürültü” gerekçesiyle soruşturma konusu olmuştu.
Batı’ya Referansla Meşruiyet Arayışı
Ben-Gvir, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarda, benzer uygulamaların Avrupa’da ve bazı Arap ülkelerinde de bulunduğunu belirterek yasa teklifini savundu. Ancak uzmanlar, bu tür düzenlemelerin, din ve ifade özgürlüğünü doğrudan zedeleyebileceği uyarısında bulunuyor.
Tartışmalı Yasa Tasarısı: Yeni Bir Ayrımcılık Dalgası mı?
Yasa teklifinin meclisten geçip geçmeyeceği belirsizliğini korurken, birçok sivil toplum kuruluşu ve insan hakları savunucusu, bu girişimin dini özgürlükler üzerinde doğrudan baskı oluşturduğunu savunuyor. Özellikle Filistinli Müslüman topluluklar, yasa teklifinin kültürel ve dini varlıklarına yönelik yeni bir kısıtlama dalgası yaratmasından endişe duyuyor.