İstanbul’da toplanan ve küresel vicdanı temsil etme iddiasıyla yola çıkan Gazze Mahkemesi, nihai kararını açıkladı. Hukuki bağlayıcılığı bulunmayan ancak uluslararası vicdani sorumluluğu gündeme getiren bildirgede, İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü operasyonların “soykırım” niteliği taşıdığı vurgulandı.
Kararda, İsrail’in eylemlerinin yalnızca insani bir kriz değil, ideolojik temellere dayalı kasıtlı bir soykırım süreci olduğu ve bunun siyonizmin üstünlükçü ideolojisiyle bağlantılı bir apartheid rejimi içerisinde yürütüldüğü ifade edildi.
“Gazze’de yaşananlar soykırımdır”
İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda açıklanan kararda, başkanlığını eski BM Filistin Özel Raportörü Prof. Dr. Richard Falk’un yaptığı jüri heyeti, Gazze’de yaşananların insani bir felaket değil, uluslararası hukuka göre tanımlanmış bir soykırım olduğunu bildirdi.
Jüride Prof. Sami Al-Arian, Prof. Christine Chinkin, Dr. Ghada Karmi, Kenize Mourad, Prof. Chandra Muzaffar ve Prof. Biljana Vankovska gibi uluslararası tanınırlığa sahip isimler yer aldı. Açıklamada, “Hukuk, güç tarafından susturulduğunda, vicdan karar merci olmalıdır” denildi.

Soykırımın boyutları
Gazze Mahkemesi, soykırımı çok boyutlu ve bütünsel bir yapıda inceledi. Jüri, İsrail’in Gazze’de sistematik olarak yürüttüğü eylemleri “besin ve suya erişimin engellenmesi”, “sağlık ve eğitim altyapısının yok edilmesi”, “çevresel tahribat”, “üreme ve akademik yaşamın hedef alınması”, “gazetecilerin susturulması”, “cinsiyete dayalı şiddet”, “siyasi liderlerin hedef alınması” gibi başlıklarla sıraladı.
Her bir başlık altında, savaşın askeri bir çatışmadan öte, kültürel, fiziksel ve psikolojik yıkımı hedefleyen geniş kapsamlı bir yok etme planının izleri olduğu belirtildi.

“İsrail yalnız değil, işbirlikçileri de hesap vermeli”
Kararda yalnızca İsrail değil, ona silah sağlayan, diplomatik koruma sunan, ekonomik ilişkileri sürdüren ülkeler ve kurumlar da eleştirildi. Özellikle ABD, Batılı hükümetler, uluslararası medya organları, akademik ve teknolojik kurumlar soykırımın sürmesine katkı sağladıkları gerekçesiyle suç ortaklığıyla itham edildi.
Ayrıca, çok uluslu şirketlerin ve bulut bilişim altyapısı sağlayıcılarının, İsrail’in saldırı planlarını yürütmesine destek verdiği tespiti dikkat çekti.
Uluslararası topluma çağrı
Mahkeme, BM Genel Kurulu’nun 377 A(V) sayılı kararının devreye alınması gerektiğini belirtti. Bu mekanizma sayesinde, Güvenlik Konseyi’nde ABD vetosu nedeniyle işlemeyen adımların Genel Kurul yoluyla devreye alınabileceği ifade edildi. İsrail’in BM’deki üyeliğinin askıya alınması ve sorumlu kişi, kurum ve devletlerin en geniş hukuki çerçevede yargılanması çağrısı da bildirgede yer aldı.

“ideolojik sistem sorgulanmalı”
Gazze Mahkemesi bildirgesinde, İsrail’in eylemlerinin bir kişi ya da hükümetle değil, “yüzyılı aşan bir ideolojik yapı ve koloniyalist stratejiyle” ilişkili olduğu belirtildi. Jüri, mücadelenin Yahudilerle değil, siyonizmle — yani ırkçı, üstünlükçü ve yerleşimci bir ideolojiyle olduğunu açık şekilde ifade etti.
“Adalet için küresel bir hareket gerekli”
Karar metni, yalnızca teşhis ve kınamayla sınırlı kalmadı; koordineli bir küresel direniş hareketi çağrısında bulundu. Akademik, ekonomik, kültürel ve teknolojik alanlarda İsrail’le her türlü işbirliğinin kesilmesini, sivil toplumun öncülüğünde bir dayanışma ağı kurulmasını önerdi.
