Katolik Kilisesi’nin tarihine kara bir leke olarak geçen cinsel istismar vakaları, Papa Francis’in görev süresine damgasını vurdu. 2013 yılında umutla başlattığı reform süreci, istismar mağdurlarına göre yetersiz kaldı. Papa’nın vefatının ardından yapılan övgü dolu değerlendirmelerin yanı sıra, mağdur temsilcilerinin yükselttiği sert eleştiriler dikkat çekti.
Reformlar Yetersiz Kaldı, Adalet Beklentisi Karşılanamadı
Papa Francis, 2002 yılında ABD merkezli Boston Globe gazetesi tarafından ortaya çıkarılan sistematik istismar zincirinin ardından göreve gelmişti. Ancak Kilise içinde kök salmış yapısal sorunlara karşı net adımlar atmakta gecikti. ABD, Şili ve Avustralya gibi ülkelerde patlak veren skandallar, dünya kamuoyunda büyük infial yaratırken; Papa'nın bazı fail din adamlarını koruyan tavırları, güven kaybına neden oldu.
Özellikle 2018 yılında, Şili’de istismarla suçlanan Piskopos Juan Barros’u savunması ve sonrasında yaşanan toplu istifalar, papalığın çalkantılı dönemlerinden biri olarak tarihe geçti. Reform girişimleri ise, mağdurların vicdanını rahatlatmakta yetersiz kaldı.
Kilise İçi Kararnameler Yetersiz, Sivil Adaletin Desteği Şart
Francis, 2019 yılında yayınladığı kararnameyle din adamlarına cinsel istismarı bildirme yükümlülüğü getirse de, bu düzenleme yalnızca kilise içi süreçlerle sınırlı kaldı. Hukuki makamlara bildirimi zorunlu kılmayan bu sistem, mağdur temsilcileri tarafından “etkisiz” olarak değerlendirildi.
Ending Clergy Abuse (ECA) ve SNAP gibi kuruluşlar, yeni seçilecek papanın, sorunun köküne inen daha sert ve şeffaf önlemler almasını talep ediyor. ECA, "Sıfır tolerans politikası"nın uygulanması gerektiğini belirtirken; SNAP Başkanı Shaun Dougherty, “Bir sonraki papa sözleri hayata geçirmelidir” dedi.
Yeni Papa Seçimi Kilisenin Kaderini Belirleyecek
Papa Francis’in ardından toplanacak kardinaller, yalnızca yeni bir dini lider değil; aynı zamanda Katolik dünyasını yeniden güvenle buluşturacak bir vizyoner arıyor. İstismarla mücadele, bu yeni liderin en kritik sınavı olacak.