Milli Egemenliğe Açık Tehdit: “Kuzey Kıbrıs’ı Türkiye’den Kurtarma” İddiası
İsrailli analist Shay Gal’ın, Israel Hayom gazetesinde yayımlanan analizinde, İsrail, Yunanistan ve GKRY üçlüsünün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik askeri bir müdahale planı üzerinde çalışması gerektiği iddia edildi. Türkiye’nin adadaki mevciyeti açıkça “tehdit” olarak lanse edilirken, KKTC’nin sadece Türkiye’nin meselesi olmaktan çıktığı öne sürüldü.
Bu provokatif söylemler, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki barışçıl ve meşru varlığını hedef almakta; bölgede istikrarı bozmayı amaçlayan güçlerin kirli hesaplarını bir kez daha gözler önüne sermektedir.
“Poseidon’un Gazabı” Planı
Analizde “Poseidon’un Gazabı” adlı bir askeri müdahale planından bahsedilmesi, ciddiyeti ve sorumsuzluğu ortaya koyan başka bir skandal detayı oluşturuyor. Bu plana göre hedeflenen adımlar arasında şunlar yer alıyor:
- KKTC’ye Türkiye’den yapılacak askeri sevkiyatların engellenmesi
- KKTC’deki hava savunma sistemlerinin devre dışı bırakılması
- Türk komuta ve istihbarat merkezlerinin vurulması
- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadan çıkarılması
- Rum kesiminin egemenliğinin “yeniden tesisi”
Bu plan, sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni değil, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini hedef almakta ve uluslararası hukukun açıkça ihlali anlamına gelmektedir.
Türkiye’nin Savunma Gücü Hedef Alınıyor
Türkiye’nin savunma sanayiindeki atılımları da bu analizde hedef alındı. Bayraktar TB2 ve Akıncı SİHA’lar, ATMACA ve Tayfun füzeleri gibi yerli ve milli sistemlerin İsrail açısından “tehdit” olarak görülmesi, Türkiye’nin bölgedeki caydırıcılığının ne denli güçlü olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Özellikle Türkiye’nin enerji bağımsızlığının sembolü olan Akkuyu Nükleer Santrali’nin, İsrail tarafından İran örneğiyle tehdit edilmesi ise kabul edilemez bir gözdağıdır. Bu tür ifadeler, sadece diplomatik nezaketi değil, bölgesel güvenliği de hiçe saymaktadır.
Milli Egemenliğe ve Türk Varlığına Karşı Kurulan Cephe
KKTC’de kurulduğu iddia edilen “istihbarat ve şantaj merkezleri” söylemi, tamamen mesnetsiz ve Türkiye’yi karalama amaçlı algı operasyonlarının parçasıdır. Türk güvenlik birimlerine yönelik yapılan bu çarpıtılmış ithamlar, Türkiye’nin uluslararası alandaki etkinliğinden rahatsız olan çevrelerin oyunudur.