Küresel güvenlik mimarisi, büyük güçlerin değişen nükleer politikaları, silah kontrol anlaşmalarının zayıflaması ve yapay zekanın savaş stratejilerine entegrasyonuyla sarsılıyor. ABD, Rusya ve Çin’in politikaları yalnızca büyük aktörleri değil, bölgesel dengeleri de etkiliyor. Uzmanlara göre, dünya nükleer çağın en kırılgan dönemlerinden birine girmiş durumda.
Küresel Tehdit Tablosu Yeniden Şekilleniyor
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana ilk kez nükleer tehdit, bu denli güçlü bir şekilde küresel gündeme yerleşti. Rusya'nın Ukrayna işgali, Çin’in hızla artan nükleer kapasitesi ve ABD’nin politik belirsizlikleri, uluslararası güvenliği tehdit eden unsurların başında geliyor.
Silah Kontrol Anlaşmalarında Tehlikeli Boşluk
START ve Yeni START gibi kritik silah kontrol anlaşmaları, artık işlevselliğini yitiriyor. Rusya’nın anlaşmalardan çekilmesi ve ABD’nin gelecekteki iş birliğine mesafeli yaklaşımı, nükleer silahların kontrolsüz biçimde yayılma riskini doğuruyor. 2026’da Yeni START’ın sona ermesi, yeni bir küresel istikrarsızlık döneminin kapılarını aralayabilir.
Çin’in Silahlanma Stratejisi Yeni Bir Yarışı Tetikliyor
Çin, nükleer kapasitesini radikal biçimde artırırken NPT kapsamında farklı muamele talep ediyor. Ancak bu yaklaşım, uluslararası silahsızlanma normlarıyla çatışıyor. ABD ve Rusya ile kıyaslandığında hâlâ düşük sayıda başlığa sahip olsa da, Pekin’in stratejik yönelimi, yeni bir nükleer yarışın zeminini hazırlıyor.
Bölgesel Güçler Yeni Rol Arayışında
Güney Kore ve Suudi Arabistan gibi ülkeler, nükleer caydırıcılığın yetersizliği karşısında kendi kapasitelerini geliştirme ihtimalini ciddi biçimde gündemlerine alıyor. İran ve Pakistan gibi ülkelerle kurulan yeni ilişkiler, Orta Doğu başta olmak üzere çeşitli bölgelerde nükleer yayılmanın hızlanabileceğine işaret ediyor.
Yapay Zeka: Karar Süreçlerinde Yeni Risk Katmanı
Yapay zeka tabanlı karar destek sistemlerinin, nükleer silah kullanımında rol oynaması ciddi etik ve güvenlik soruları doğuruyor. İnsan hatasının yerini makine algoritmalarına bıraktığı bu yeni çağda, riskler daha da öngörülemez hale geliyor. Otomatik sistemlerin yanlış alarm ve hesaplamaları, felaket senaryolarını gerçeğe dönüştürebilir.
Küresel Güvenliğin Geleceği: Yeni Bir Uluslararası Mimariye İhtiyaç Var
Uzmanlar, mevcut gelişmelerin dünya genelinde yalnızca askeri değil, diplomatik düzeyde de büyük kırılmalar yaratabileceğini belirtiyor. Nükleer silahların kontrol altına alınması, bölgesel gerilimlerin önlenmesi ve yapay zeka gibi yeni teknolojilerin sınırlandırılması için çok taraflı, bağlayıcı ve yenilikçi çözümlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor.