Trump’tan Belirsiz Mesajlar: Tam Destek mi, Mesafeli Duruş mu?
Ortadoğu’da tansiyon her geçen saat daha da yükseliyor. İsrail’in 13 Haziran’da başlattığı geniş kapsamlı operasyonların ardından İran’ın misillemeleri aralıksız devam ederken, gözler bir kez daha ABD Başkanı Donald Trump’a çevrildi.
Bölgedeki sıcak çatışmalar büyürken Washington yönetiminin nasıl bir pozisyon alacağı, savaşın seyrini belirleyecek en kritik unsur olarak öne çıkıyor.
Trump yönetimi şu ana kadar İsrail’e yönelik sembolik bir destek sergiledi. Ancak ABD’nin doğrudan savaşa müdahil olmadığı açıkça görülüyor. G7 Zirvesi’ni aniden terk eden Başkan Trump, Ortadoğu’daki gelişmeler için acil dönüş yaptığını belirtse de, ateşkese dair herhangi bir mesaj vermemesi dikkat çekti.
Bazı strateji çevreleri, Trump’ın izlediği yolu “stratejik belirsizlik” olarak tanımlıyor. Başkan, gerektiğinde askeri seçenekleri öne sürüyor, ama aynı anda diplomasiyi gündemde tutarak rakiplerini psikolojik baskı altında bırakmayı tercih ediyor. Bu tutum, ABD’nin İran-İsrail krizine karşı net bir müdahale stratejisi oluşturmadığını gösteriyor.
Washington’un Masasındaki Üç Seçenek
Trump’ın önünde üç kritik yol bulunuyor:
Askeri Destek Vererek İsrail’in Yanında Açık Saf Tutmak:
Bu seçenek, ABD’nin İran’a karşı doğrudan hava harekâtları ve özel mühimmat desteği vermesini gerektiriyor. Ancak bu adım, iç politikada büyük tepki doğurabilir. Özellikle Trump’ın “Önce Amerika” ilkesine ters düştüğü gerekçesiyle kendi tabanından eleştiriler alabilir.
Mevcut Politikayı Sürdürmek:
ABD, şu an için İsrail’e hava savunma sistemleri ve istihbarat desteği sağlıyor. Bu çizgi korunduğu sürece ABD savaşa doğrudan girmemiş oluyor. Ancak İsrail’in ağır kayıplar vermesi halinde bu duruşun değişebileceği öngörülüyor.
İç Siyasi Baskıya Karşı Geri Adım Atmak:
Trump, Cumhuriyetçi Parti içindeki İsrail destekçileriyle, kendi seçmen tabanı arasında denge kurmaya çalışıyor. MAGA hareketi içindeki güçlü isimler, ABD’nin İsrail’in savaşına çekilmesine sert tepki gösteriyor. Bu durum Trump’ın geri çekilme yönünde eğilim göstermesine neden olabilir.
İran’ın Füze Gücü Dengeyi Değiştiriyor
Uzmanlara göre İran’ın füze kapasitesi, İsrail’i stratejik olarak köşeye sıkıştırıyor. İran, kısa, orta ve uzun menzilli füzeler ile hipersonik kabiliyete sahip modern sistemleri aynı anda kullanabiliyor. İlk saldırı gününde 600 füze ateşleyen İran’ın süpersonik ve hipersonik füze stoğunun on binlerle ifade edildiği tahmin ediliyor.
Bu füze saldırılarına karşı İsrail’in dayanağı olan Demir Kubbe hava savunma sistemi ise, ABD’den gelen mühimmat ve radar desteği olmadan sürdürülebilir değil. Her atılan füze, milyon dolarlık maliyet anlamına geliyor. Bu da, ABD’nin aktif desteği olmadan İsrail’in savunma kapasitesinin sınırlı kalacağını gösteriyor.
İsrail Nükleer Tesisleri Vurmakta Zorlanıyor
İran’ın yeraltı nükleer tesisleri, 30 ila 90 metre derinlikte inşa edildi. İsrail’in elinde bu tür yapıları etkisiz hale getirecek mühimmat bulunmadığı ifade ediliyor. Uzmanlar, bu tür hedeflerin imha edilmesi için ABD üretimi özel bombardıman uçakları ve bunker buster mühimmatına ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
ABD Olmazsa, Demir Kubbe Durur
Demir Kubbe sisteminin korunabilmesi için sürekli ABD mühimmatı gerekiyor. Son günlerde ABD donanmasından gelen destekle sistem ayakta tutulurken, bu destek kesilirse, İsrail topraklarına yönelen her füzenin ciddi tehdit oluşturacağı açık.
Trump Ne Yapacak? Cevap İran’ın Elinde
ABD’nin savaşa doğrudan girip girmeyeceği, İran’ın attığı adımların şiddetine ve hedef seçimine bağlı olarak şekillenecek. Trump, İran’ın saldırılarında İsrail’in stratejik altyapısına zarar vermesi halinde tutumunu sertleştirebilir. Ancak henüz açık bir adım atılmış değil.