Batı'nın güvenlik formülü, savaş sonrası Berlin modelini mi örnek alıyor?
Ukrayna'da savaşın seyri giderek daha karmaşık bir hal alırken, ABD’den gelen bir açıklama, uluslararası diplomasinin Soğuk Savaş dönemine benzer yeni bir model üzerinde çalıştığını ortaya koydu. Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Keith Kellogg’un gündeme taşıdığı öneri, Batı’nın Ukrayna için düşündüğü gelecek projeksiyonunu tartışmaya açtı: Savaş sonrası Ukrayna, Berlin gibi "bölgesel kontrollere" mi ayrılacak?
Kellogg’un çıkışı: Askerî denge yerine jeopolitik tampon mu kuruluyor?
Donald Trump’ın özel temsilcisi olarak Ukrayna dosyasını yürüten Kellogg’un, The Times gazetesine verdiği röportajda yaptığı öneri, alışılmış diplomatik söylemlerin ötesinde yankı buldu. Ukrayna’da oluşturulması öngörülen "kontrol bölgeleri", Birleşik Krallık ve Fransa askerlerinin konuşlanmasını içeriyor. Bu modelin, II. Dünya Savaşı sonrası dört ayrı bloğa ayrılan Berlin'e benzetilmesi, sadece tarihî bir paralellik değil; aynı zamanda, Rusya'nın etki alanını sınırlama stratejisinin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Batı’dan yeni güç haritası: Dnipro çizgisi kırmızı hat olabilir
Kellogg’un öne sürdüğü plan, Dnipro Nehri’nin batısında, Rusya ile temas hattına paralel bir güvenlik kuşağı kurulmasını öneriyor. Bu kuşakta konuşlanacak Fransız ve İngiliz birlikleri, yalnızca ateşkesin gözetimi için değil, aynı zamanda Moskova’ya verilecek "sınırlı angajman" mesajının da parçası olacak. Bu, klasik anlamda bir işgal değil; ancak egemenlik tartışmalarını alevlendirebilecek yeni bir denklem yaratabilir.
Putin’in tepkisi öngörülüyor, ancak denge arayışı sürecek
Kellogg, önerinin Rusya tarafından reddedilme olasılığını da hesaba katıyor. Ancak uzmanlara göre bu tarz öneriler, Batı’nın savaşı sınırlı bir alanda "dondurarak" çözme stratejisinin bir uzantısı. Hedef, kalıcı bir barış olmasa bile kontrollü bir çatışmasızlık zemini oluşturmak. Moskova’nın buna vereceği yanıt ise, Ukrayna’nın egemenlik sınırları kadar NATO ile olan psikolojik mesafeyi de yeniden tanımlayabilir.
Maden anlaşmasından diplomatik formüle: Ekonomiyle şekillenen barış
Trump ve Zelenski arasında geçtiğimiz aylarda yaşanan gerilim, bir maden anlaşması sayesinde yumuşatılmıştı. Şimdi o ekonomik iş birliğinin diplomatik bir zemine taşınması hedefleniyor. Bu gelişme, ABD’nin sadece askerî değil, ekonomik araçlarla da Ukrayna’daki nüfuzunu pekiştirme arayışında olduğuna işaret ediyor.
Avrupa'da fikir birliği yok, ancak hareketlilik sürüyor
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Ukrayna’ya asker gönderme fikri hâlâ tartışmalı” açıklaması, Avrupa’da bu konuda tam bir birlik sağlanamadığını gösteriyor. Ancak Aralık 2024’te Zelenski’ye sunulan ve birkaç ülkenin destek verdiği plana göre, barış sonrası Ukrayna’da sınırlı bir Avrupa askeri varlığına yeşil ışık yakılmış durumda.
Ukrayna yeni bir "temas hattı diplomasisi"ne mi hazırlanıyor?
Gelişmeler, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü kadar, Batı’nın Rusya karşısında oluşturacağı yeni güvenlik mimarisini de sorgulatıyor. Eğer Berlin modeli gerçekten hayata geçirilirse, bu sadece askeri değil, sembolik bir bölünme anlamına da gelebilir. Ancak Kellogg’un söyleminde açıkça görülen bir diğer mesaj ise şu: Bu bölünme, işgal değil; Batı’nın gözetiminde yeni bir barış mühendisliği…
İzlenmesi gereken en kritik soru ise hâlâ yanıtını arıyor: Bu plan, Ukrayna için koruma mı, yoksa egemenliğin yeniden tanımlanması mı?