Yeni eğitim-öğretim yılı henüz başlarken okullardan yükselen şikayetlerin başında yine akran zorbalığı geliyor. Sınıflarda, koridorlarda hatta servis araçlarında yaşanan bu görünmeyen şiddet, birçok öğrencinin eğitim hayatını zora sokuyor. Kırtasiye ve kıyafet masraflarını düşünen aileler, bu sessiz tehdidi gözden kaçırabiliyor.
Antalya Belek Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Dr. Radiye Canan Bağış, konuya dair çarpıcı tespitlerde bulunarak tüm eğitim camiasını önleyici adımlar atmaya çağırıyor. Dr. Bağış'a göre, fiziksel veya sözel şiddet yalnızca bir davranış değil, sistematik hale geldiğinde bir çocuğun hayatını temelden sarsabilecek bir travmaya dönüşüyor.

çocuklar mafya dizilerinden rol model alıyor: çeteleşen sınıflar tehlike saçıyor
Akran zorbalığı artık yalnızca bireysel bir problem değil. Dr. Bağış, günümüzde bu durumun kolektif bir tehdit haline geldiğine dikkat çekiyor. Özellikle popüler medyada yer alan mafya temalı dizilerin çocuklar üzerinde ciddi etkileri var. Bu yapımlardaki karakterler, gençler arasında “güçlü ve korkulan kişi” algısını pekiştiriyor.
Sonuç? Sınıf içi dinamiklerde gruplaşmalar artıyor ve öğrenciler bu grupların bir parçası olmak için baskıcı davranışlara sessiz kalıyor. Bazı çocuklar, zorbalığa uğramamak için bu sistemin parçası olmayı bile tercih edebiliyor.
gözle görülmeyen işaretler: aileler hangi belirtilere dikkat etmeli?
Akran zorbalığı çoğu zaman çocuğun bedeninde değil, ruhunda iz bırakıyor. Morluklar, çizikler ya da yırtılmış eşyalar kadar; sessizlik, içe kapanma ve sürekli hastalanma hali de bu sorunun habercisi olabilir. Dr. Bağış’a göre çocukların yemek düzenindeki değişiklikler, okuldan kaçma isteği ya da uyku problemleri de alarm niteliğinde.
Ailelere düşen en büyük görev ise bu sinyalleri zamanında fark etmek ve çocuklarıyla duygusal bağlarını güçlendirmek. Sadece ‘ne oldu?’ demek değil, samimi ve yargılamayan bir dille onların yanında olmak zorunlu hale geliyor.
okulda yalnızca ders değil, güven de verilmeli
Okullar artık sadece bilgi aktarılan yapılar değil; aynı zamanda öğrencilerin kendilerini güvende hissettikleri sosyal alanlar olmak zorunda. Dr. Bağış, okulların bu yönde bir kültürel dönüşüm yaşaması gerektiğini vurguluyor.
Akran zorbalığını önlemek için öğretmenlerin ve idarecilerin sadece kurallar koymakla kalmayıp, öğrencilerle duygu temelli iletişim kurmaları gerekiyor. Empati temelli eğitim programları, periyodik seminerler ve duyarlı bir disiplin politikası; bu değişimin temel taşlarını oluşturuyor.
öğretmenler güvenli alan oluşturmalı: sanal zorbalık da gündemde
Artık zorbalık yalnızca okul bahçesinde yaşanmıyor. WhatsApp grupları, sosyal medya hesapları ve dijital platformlar da çocukların birbiriyle çatıştığı yeni alanlar haline geldi. Dr. Bağış, sanal zorbalık konusunun da sınıf içinde tartışılması ve farkındalık çalışmalarıyla ele alınması gerektiğini belirtiyor.
Öğretmenlerin, öğrencilerin duygularını özgürce ifade edebileceği bir atmosfer oluşturması zorbalıkla mücadelede kritik önemde. Sadece ders anlatmak değil, öğrenciyi anlamak ve onun yanında olmak artık öğretmenin asli görevleri arasında yer alıyor.
akran zorbalığını önlemek bir seçenek değil, zorunluluktur
Zorbalıkla mücadele, bir kişinin değil, tüm toplumun görevi. Aileler, öğretmenler ve yöneticiler aynı bilinçte buluşmadıkça, sorun her geçen gün daha derinleşiyor. Her çocuğun kendini değerli ve güvende hissedebileceği bir okul ortamı yaratmak; ancak ortak sorumluluk bilinciyle mümkün olabilir.