İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Eğitim Kaygı Her Zaman Kötü Değil! Dozu Önemli

Kaygı Her Zaman Kötü Değil! Dozu Önemli

Hiç kaygı duymamak da aşırı kaygılanmak kadar zararlı olabilir. Yerkes-Dodson kanunu, çocuklarda ideal kaygı seviyesinin başarıyı nasıl etkilediğini gösteriyor.

MUHABİR: Sibel Çınar

Bir sınava hazırlanırken ya da önemli bir kararın eşiğindeyken hissedilen kaygı, yaşamın olağan bir parçası. Ancak bu duygunun yokluğu da fazlası da çocuklar için ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Psikolojinin en dikkat çekici kuramlarından biri olan Yerkes-Dodson kanunu, ideal performans için kaygının belirli bir düzeyde olması gerektiğini vurguluyor.

Performans ve Kaygı Arasındaki İnce Çizgi

1908 yılında Robert Yerkes ve John Dillingham Dodson tarafından ortaya konan bu kurama göre, düşük kaygı motivasyon eksikliğine, yüksek kaygı ise dikkat dağınıklığına ve performans düşüşüne neden oluyor. İdeal olan ise orta düzeyde ve yönlendirici bir kaygı seviyesine sahip olmak.

Çocuk ve Ergen Psikoloğu Pınar Daldikler Atatanır, bu dengeyi şöyle açıklıyor:

“Hiç kaygı duymayan bir çocuk sınava karşı sorumluluk hissetmeyebilir. Ama çok yoğun kaygı da performansı düşürür. Motive eden kaygı ise başarıyı destekler.”

Aşırı Koruma, Deneyimi Engelleyebilir

Kaygıyı tamamen ortadan kaldırma çabası da çocukların gelişimini olumsuz etkileyebilir. Atatanır, çocukların sorunları kendi başlarına çözmelerine fırsat verilmesi gerektiğini vurguluyor:

“Gerçek hayatta karşılaşacakları streslere hazırlıklı olmaları için, çocuklara uygun ölçüde zorluk yaşama şansı tanınmalı. Bu, onların dayanıklılığını artırır.”

Sosyal Gelişim ve Özgüvene Etkisi

Aşırı kaygı yalnızca sınav başarısını değil, sosyal ilişkileri ve genel özgüveni de sekteye uğratabiliyor. Özellikle hata yapmaktan korkan çocuklar, yalnızca sonuç odaklı bir bakışla kendilerini yetersiz hissetmeye başlayabiliyor.

Önce Ebeveynler Kendi Kaygısını Tanımalı

Atatanır, kaygının aileden çocuğa fark edilmeden geçebileceğini belirtiyor:

“Anne baba önce kendi kaygı düzeyini değerlendirmeli. Çocuklarının yaşadığı stresin, ebeveyn tutumlarıyla bağlantılı olup olmadığını sorgulamalılar.”

Doğru seviyedeki kaygı, çocuğun hem akademik hem de duygusal gelişimi için bir itici güç olabilir. Bu dengeyi sağlamak ise ebeveynlerin farkındalığı ve gerektiğinde profesyonel destek almaktan çekinmemesiyle mümkün.