Sessizliğin İçinde Büyüyen Bir Merak
Albert Einstein konuşmaya geç başladı. Ailesi endişelendi, doktorlar yetersizlik şüphesiyle yaklaştı. O ise ilk cümlesini kurana kadar düşünmeyi öğrenmişti. Dışarıdan sessiz, iç dünyasında fırtınalıydı. Öğretmenleri, "tembel" ve "yavaş" damgasını vursa da zihninde şekillenen sorular, onu sınıfın değil, evrenin dışına taşıyacaktı.
Eğitimle Uyumlanamayan Zihin
Münih’te başladığı Katolik ilkokulu, Einstein’a disiplin ve otorite sundu. O ise düşünmeyi ve sorgulamayı arıyordu. Her "doğru cevap"tan çok "neden" sorusuna bağlıydı. Öğrenciliği boyunca yüksek notlar almasına rağmen, eğitim sisteminin beklentilerine değil, kendi iç ritmine göre hareket etti. Ezberden kaçtı, merakla beslendi. Okul, ona bilgi sunuyordu; oysa Einstein anlamanın peşindeydi.
Öğrenmenin Gölgesindeki Direniş
Einstein, çocuk yaşta bilimsel kitaplar okuyor, evde ağırlanan üniversite öğrencisiyle felsefe tartışmalarına katılıyordu. Kant’ın kitaplarını henüz 13 yaşında anlayarak okumaya başladı. Kendi kendine Öklid teoremlerini ispatladı. Sınıfın duvarları yetmiyordu ona. Otoriteyle çatıştı, disiplinle uyuşmadı. En sonunda, öğretmenlerin yıldırdığı bu çocuk, okulunu bırakıp ailesinin yanına İtalya’ya gitti.
Sınav Sisteminin Reddettiği Bir Deha
Einstein, üniversite sınavını geçemedi. Dil ve beşeri bilimlerde başarısız sayıldı. Matematik ve fizikte ise yaşının ötesinde bir üstünlük gösterdi. Sistem, bu çelişkiyi göremedi. Ancak o vazgeçmedi. İsviçre’de bir liseye tekrar kaydoldu. Bu defa özgür düşüncenin, açık fikirliliğin hüküm sürdüğü bir okuldaydı. Kendi sesini burada buldu. Bu okulda ilk kez, bir eğitim kurumuyla uyum sağladı.
Eğitimde Kaybedilen Yeteneklerin Sessiz Çığlığı
Einstein’ın öyküsü, bir başarı hikâyesinden fazlası. Sessiz bir çocuk, otoriteye direnen bir öğrenci, disipline uymadığı için dışlanan bir birey… O, şanslıydı çünkü ailesi onun merakını destekledi. Peki ya sistemin yuttuğu diğer dehalar?
Einstein’ın yıllar sonra söylediği şu cümle, hâlâ geçerliliğini koruyor:
"Eğitim, okulda öğrendikleriniz unutulduğunda geriye kalandır."
Bu tanım, eğitimin bilgi yığınlarını ezberlemek değil, bireyin düşünmeyi ve problem çözmeyi öğrenmesi olduğunu savunur.
EİNSTEİN'DAN EĞİTİM SÖZLERİ
“Ben özel bir yetenek değilim, sadece tutkulu bir meraklıyım.” Einstein’ın eğitime dair bakışı, bireyin doğuştan gelen merak duygusunun bastırılmaması gerektiğini vurgular. Ona göre öğrenme, dışsal bir zorunluluk değil, içsel bir keşif sürecidir.
“Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıdır, ama hayal gücü tüm dünyayı kapsar.” Eğitimin yalnızca bilgi aktarmaya indirgenmemesi gerektiğini, yaratıcılığı ve özgür düşünceyi beslemesinin şart olduğunu belirtir.
“Asla bir çocuğun öğrenme hevesini bastırmayın. Merak, öğrenmenin kalbidir.” Çocukların doğal öğrenme isteğinin yok edilmemesi gerektiğini savunur.
“Özgür düşünen bireyler yetiştirmek, iyi vatandaşlar yetiştirmekten daha önemlidir.” Bireyi yalnızca topluma uydurmak için değil; eleştiren, düşünen, sorgulayan bir kişilik kazandırmak için vardır.