Tercih değil, yön bulma dönemi
Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın ardından milyonlarca genç, tercih listeleriyle meşgul. Ancak uzmanlara göre bu süreç sadece teknik bir yerleştirme değil, bireyin kim olduğunu, neye değer verdiğini, gelecekte nasıl bir yaşam istediğini keşfetmesi açısından da kritik bir eşik.
Puan değil, yönelim belirleyici olmalı
İstanbul Medipol Üniversitesi’nden Prof. Dr. Servet Bayram, tercihin yalnızca sınav sonuçlarıyla değil, kişisel farkındalıkla yapılması gerektiğini belirtiyor. Bayram’a göre, adaylar bu dönemde psikolojik danışmanlık ve kariyer rehberliği almalı; hatta yapay zekâ destekli sistemlerden yararlanarak daha bilinçli adımlar atmalı.
Yanlış tercih, uyumsuzluk getiriyor
Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Macid Ayhan Melekoğlu ise mesleki testler sayesinde öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine uygun alanları belirleyebileceğini söylüyor.
“İlgisiz bir alanda kendini bulamayan genç, hem akademik hem sosyal anlamda yıpranır” diyen Melekoğlu, tercih sürecinde FOMO etkisinin kararları olumsuz etkileyebileceğini de vurguluyor.
Arada kalmak doğal, ama yalnız değilsiniz
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Asil Özdoğru ise kararsızlığın gençlik dönemine özgü olduğunu, önemli olanın yalnız olmadığını bilmek ve süreci araştırarak, danışarak geçirmek olduğunu ifade ediyor. Ona göre üniversite, yalnızca akademik değil; sosyal, duygusal ve kişisel gelişim alanı da olmalı.
Üniversite yalnızca bir bölüm değil, bir yaşam alanı
Uzmanlar, üniversite tercihinin meslek seçimi kadar yaşam tarzını da şekillendirdiğine dikkat çekiyor. Şehir tercihi, okulun kültürü, sunulan fırsatlar ve bireyin sosyal ihtiyaçları göz ardı edilmemeli. Doğru yönlendirme ve kişisel farkındalık, yalnızca üniversiteye değil, hayata da daha sağlam adımlarla başlanmasını sağlıyor.