İstanbul
Açık
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Eğitim Z Kuşağı eğitimde özgür, ama yalnız: Teknolojinin iki yüzü

Z Kuşağı eğitimde özgür, ama yalnız: Teknolojinin iki yüzü

Z kuşağı eğitimi yeniden tanımlıyor: teknolojiyle güçleniyor ama dikkat kaybı, yalnızlık ve yüzeysel öğrenme gibi risklerle de baş etmek zorunda kalıyor.

MUHABİR: Sibel Çınar

Z Kuşağı İçin Eğitim: Hızla Öğrenip Yalnızlaşan Bir Nesil

Klasik sınıfların sessizliğinde değil; ekran ışığında, kulaklıkla, çok pencereli tarayıcıda öğreniyorlar. Z kuşağı, eğitime yalnızca yeni bir araç değil, yeni bir kimlik kazandırıyor. Onlar için bilgiye ulaşmak sorun değil; asıl mesele bu bilgiyi anlamlı, kalıcı ve dönüştürücü kılmakta.

Dijital Dünyada Öğrenmenin Getirdikleri

Geleneksel müfredatın ağır adımları, bu kuşağın hızına yetişemiyor. Sanal sınıflar, çevrim içi sertifikalar, YouTube dersleri… Z kuşağı istediği an, istediği konuyu, istediği biçimde öğrenebiliyor. Bu özgürlük, bir kuşak için hayal bile edilemeyecek bir avantaj.

Üstelik yalnızca bilgiye ulaşmakla kalmıyorlar; onu dönüştürüyor, paylaşıyor ve kendi yorumlarını katıyorlar. Kod yazarak öğreniyorlar, podcast kaydederek fikir geliştiriyorlar, sosyal medya üzerinden bilgi etkileşimi kuruyorlar. Öğrenme, onlar için kişisel bir üretim süreci.

Ama Her Özgürlük Bedel İster

Z kuşağı teknolojiye hâkim, evet; fakat aynı teknoloji onları zihinsel olarak da kuşatıyor. Bilgiye erişim saniyelerle ölçülürken, dikkat süresi de aynı hızla kısalıyor. Bildirimlerle bölünen zihin, derinleşmek yerine yüzeyde kalmayı tercih ediyor. Öğreniyorlar, ama ne kadarını hatırlıyorlar?

Dahası, çevrim içi olmak bazen “yalnız” olmaktır. Gerçek arkadaşlıkların yerini sanal takipçiler alıyor. Grup çalışmaları Zoom ekranlarına sıkışıyor, fikir alışverişi beğeni sayısına dönüşüyor. Bu da yalnızca bir eğitim meselesi değil; bir sosyal kimlik kırılması.

Eğitimde Yeni Soru: Ne Öğretmeli Değil, Nasıl Yaşatmalı?

Z kuşağı için eğitim artık bir bilgi aktarım süreci değil. Onlar deneyimle öğrenmek istiyor. Bir problemi çözmek, bir projeyi başlatmak, bir fikirle fark yaratmak onların gerçek sınıfı. Ancak bu istek; pasif, sınav odaklı, kalıplaşmış sistemlerle çatışıyor. Sadece dinlemek, sadece okumak, onlar için zaman kaybı.

Ve bu noktada eğitim kurumlarının karşısında çetin bir sınav duruyor: Sadece teknolojiyi dahil etmek yetmiyor. Onunla anlam kurmak, bağımlılık oluşturmadan bir öğrenme aracı hâline getirmek gerekiyor.

Güçlü Olan Değil, Dengeli Olan Kazanacak

Z kuşağını anlayabilmek için onların hızına yetişmek değil; bu hızın gerisinde kalan duygularını, dikkatini ve kimlik arayışını görebilmek gerekiyor. Çünkü bu kuşak, ne tamamen dijital ne de tamamen geleneksel bir modeli kabul ediyor. Aradıkları şey; deneyimle zenginleşen, teknolojiyle güçlenen, insanla derinleşen bir öğrenme süreci.

Ve belki de ilk kez, eğitimin asıl sorusu şu oluyor: Bir kuşağa her şeyi öğretebiliriz. Ama onun zihinsel sağlığını, dikkatini, motivasyonunu nasıl koruyacağız?