Türkiye ekonomisinin 2025’in ikinci çeyreğine ait büyüme performansı, bugün saat 10.00’da açıklanacak TÜİK verileriyle netleşecek. Ancak yalnızca bir istatistikten ibaret olmayan bu açıklama, hem piyasa aktörlerinin yön tayini açısından hem de siyasi ve toplumsal yansımaları bakımından kritik bir dönemeç olarak görülüyor.
Nisan-Haziran dönemine ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) verileri, sadece geride kalan üç ayın ekonomik bir özeti değil; aynı zamanda yılın geri kalanına dair beklentilerin şekillenmesinde de belirleyici olacak. Gözler Türkiye İstatistik Kurumu’na çevrilmişken, hem yurtiçinde hem de küresel piyasalarda merak artmış durumda.
Ekonomistler ikiye bölündü: Yüzde 2,2 ile 5 arasında tahminler
Ekonomideki belirsizlikler ve dalgalı küresel koşullar, uzman tahminlerini de oldukça geniş bir skalaya yaydı.Ekonomistlerin ikinci çeyrek için öngördüğü büyüme oranları yüzde 2,2 ile yüzde 5 arasında değişiyor. Bu da ekonominin farklı dinamiklerle yorumlandığını ve belirsizlik seviyesinin hâlâ yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
Ortalama büyüme beklentisi ise yüzde 3,87 düzeyinde. Bu oran gerçekleşirse, yılın ilk çeyreğindeki yüzde 2’lik büyümenin neredeyse iki katına çıkılmış olacak. Ancak bu verinin ne ölçüde sürdürülebilir olduğu da ayrı bir tartışma konusu. Çünkü tüketim harcamalarının, ihracatın ve kamu harcamalarının büyümeye etkisi farklı senaryolara açık.
Ekonomistlerin yıl geneli için yaptığı ortalama büyüme tahmini yüzde 3,18 olarak ölçüldü. Bu oran, küresel ekonomik durgunluk ve iç piyasadaki enflasyonist baskılar dikkate alındığında ‘makul’ bir hedef gibi görünüyor. Ancak bu seviyenin altında kalacak bir performans, özellikle yatırımcı güveninde dalgalanmalara neden olabilir.
Geçmiş çeyrekler ne söylüyor?
Ekonomik verilerin doğru okunabilmesi için geçmiş performansla karşılaştırma yapmak oldukça önemli. 2024’ün aynı döneminde Türkiye ekonomisi yüzde 2,4 büyümüştü. Bu yılın ilk çeyreğinde ise büyüme yüzde 2 olarak gerçekleşmişti. Yani beklentiler doğrultusunda açıklanacak bir ikinci çeyrek verisi, yukarı yönlü bir ivmenin başladığını gösterebilir.
Ancak rakamların ötesinde, bu büyümenin yapısı ve kalitesi de kamuoyunun dikkatinde. İç talep kaynaklı geçici artışlar mı söz konusu, yoksa üretim ve ihracata dayalı kalıcı bir büyüme mi? İşte bu sorunun yanıtı, hem ekonomi yönetiminin politikasına hem de vatandaşın cebine doğrudan etki ediyor.
Hangi alanlar büyümeyi sürüklüyor?
Uzmanlar, sanayi ve hizmet sektörlerinde kısmî toparlanmanın etkili olduğunu, özellikle inşaat ve finans sektöründeki canlılığın büyümeye katkı sağlayabileceğini belirtiyor. Öte yandan, ihracatın zayıf seyri ve yüksek enflasyonun özel tüketimi baskılaması, büyümenin dengeli olmadığını gösteren sinyaller arasında.
Ayrıca, kamu harcamalarının büyümeye etkisiyle ilgili tartışmalar da gündemde. Seçim sonrası dönemde uygulanan mali politikaların ekonomiye olan etkisi netleşmeye başlarken, bu veriler aynı zamanda Merkez Bankası’nın para politikalarına da yön verecek nitelikte.
Kritik saat: 10.00
TÜİK’in internet sitesi üzerinden saat 10.00’da açıklanacak verilerle birlikte hem kamuoyu hem piyasa oyuncuları için yeni bir dönem başlayacak. Bu verinin ardından borsa, döviz kuru ve faizlerde dalgalanmalar yaşanması bekleniyor.
Bu büyüme verisi, sadece bir ekonomik gösterge değil; aynı zamanda Türkiye'nin küresel ekonomideki konumu, yatırım cazibesi ve siyasi istikrarı açısından da okunması gereken bir tablo sunacak.