Türkiye’de her gün milyonlarca insanın karnını doyuran hazır yemek sektörü, istihdamdan ihracata kadar geniş bir etki alanına sahip. Ancak sektör büyürken göz ardı edilen bir tehlike var: gıda güvenliği. Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Başkanı Hüseyin Bozdağ, bu konuda açık bir uyarıda bulunarak özellikle lisanssız firmalarla çalışmanın ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti.
Sadece özel sektör değil, kamu kurumları da dahil olmak üzere yaklaşık 6,5 milyon kişiye hizmet veren bu sektör, yılda %10 ila %15 oranında büyüme gösteriyor. Bozdağ’ın açıklamalarına göre, Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan lisans almış yaklaşık 5 bin 800 firma sektörde aktif olarak faaliyet gösteriyor. Dolaylı etkileriyle birlikte yaklaşık 1,5 milyon kişiye istihdam sağlayan bu yapı, Türkiye ekonomisinin önemli ayaklarından biri haline gelmiş durumda.
Ancak büyümenin gölgesinde ciddi bir sorun büyüyor: kontrolsüz ve ruhsatsız yemek dağıtımı. Bozdağ, özellikle yaz aylarında artan gıda zehirlenmesi vakalarının çoğunun bu tarz kayıtsız organizasyonlardan kaynaklandığını belirtiyor.
lisanssız yemek şirketleri kamu sağlığını tehdit ediyor
Bozdağ, “Ramazan ayında, yaz mevsiminde ya da özel organizasyonlarda, sıklıkla tanıdık ilişkilerle verilen yemeklerin halk sağlığını tehdit ettiğini” belirterek şunları söylüyor:
"İlçe tarım ve orman müdürlüklerinden lisans almış şirketlerle çalışmak, bu riskleri minimuma indirir. Bakanlığın ifşa listelerine bakıldığında, lisanslı hiçbir yemek şirketinin bulunmadığı görülür."
Federasyon olarak Türkiye’nin dört bir yanında örgütlü olduklarını hatırlatan Bozdağ, Edirne’den Kars’a, Zonguldak’tan Mersin’e kadar denetimli üretim ağlarının varlığını vurguladı.
Ayrıca Bozdağ, sektörün sadece ülke sınırları içinde değil, uluslararası alanda da etkin olduğuna dikkat çekti. Katar, Suudi Arabistan, Irak ve Suriye gibi ülkelerde okul, hastane ve fabrika gibi alanlarda yemek hizmeti sunduklarını ve Katar 2022 Dünya Kupası’nda günlük yaklaşık 450 bin kişiye yemek hizmeti verdiklerini ifade etti. Bu başarılarının sonucunda FIFA onaylı sertifika almaları ise sektörün uluslararası standartlara ulaştığını kanıtlar nitelikte.
gıda güvenliğinde en zayıf halka: tedarik zinciri
SOA Toplu Yemek Yönetim Kurulu Başkanvekili Melih Can Kocabaş ise konuyu farklı bir boyuttan ele alıyor: tedarik zinciri yönetimi. Gıda güvenliğinde en kritik faktörlerden birinin, hammaddelerin doğru koşullarda taşınması ve saklanması olduğunu vurgulayan Kocabaş, özellikle yaz aylarında artan sıcaklıkların bu zinciri zayıflattığını belirtiyor.
"Soğuk zincir takibi yapılabilen, güvenilir ve denetimli tedarikçilerle çalışmak zorunluluk haline geldi. Aksi takdirde terleme, sıcaklık kaynaklı bakteri üremesi ve çevresel bulaşma gibi risklerle karşı karşıyayız."
mutfakta hijyen olmazsa, tüm sistem çökebilir
Kocabaş, sadece tedarik zincirinin değil, mutfak ortamındaki hijyenin de hayati olduğunu dile getirdi. Gıda zehirlenmesinin çoğu zaman “küçük ihmallerden” kaynaklandığını söyleyerek şu noktalara dikkat çekti:
Doğrama tahtaları ve mutfak tezgahları düzenli şekilde dezenfekte edilmeli
Bozulmuş, çürümüş gıdalar ayıklanmalı
Çiğ ve pişmiş ürünler ayrı tutulmalı
Pişirme sıcaklığı mutlaka kontrol edilmeli
Bu kurallara uyulmadığında, yalnızca işletmenin değil, tüm kamu sağlığının riske atıldığını söyledi.
hazır yemek sektöründe güvenliğin geleceği: denetim ve eğitim
Türkiye’de giderek büyüyen bu sektörün sağlıklı şekilde gelişebilmesi için iki temel başlığa ihtiyaç var: düzenli denetimve personel eğitimi. Uzmanlar, gıda güvenliğinin sadece teknik ekipmanla değil, aynı zamanda insan faktörüyle sağlanabileceğini vurguluyor.
YESİDEF’in ve SOA’nın yaptığı çağrılar, yalnızca yemek şirketlerini değil, aynı zamanda tüketicileri de bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Kimin elinden yemek yediğinizi bilmek, aslında sağlığınızı kime teslim ettiğinizi bilmek anlamına geliyor.