Avrupa’nın ikinci büyük kahve pazarı olan Almanya, Türk girişimci Mehmet Dinçerler’in yeni nesil kahve markası SuperCoff ile tanıştı. Berlin’in genç ve dinamik ruhuna uygun bir konseptle hayata geçirilen ilk şubeler, sadece kahve içilen yerler değil, aynı zamanda Z kuşağının kültürel nabzını tutan sosyal alanlar olarak konumlanıyor. Dinçerler’in bugüne kadar Türkiye’de edindiği perakende ve marka inşa tecrübesi, bu yeni yolculuğun temel taşlarını oluşturuyor.
Avrupa'da 200 şubeye ulaşma hedefi
SuperCoff, yalnızca kahve sunmuyor; bir yaşam biçimi vaat ediyor. Mekân tasarımı, müzik seçkisi, ürün çeşitliliği ve sürdürülebilirlik odaklı vizyonuyla markanın Berlin’deki ilk iki şubesi, Mitte bölgesinde açıldı. Bu şubeler, marka için adeta bir test laboratuvarı olacak. Mehmet Dinçerler, Berlin’de 10 şubeye ulaştıktan sonra bu deneyimi Avrupa geneline yayarak, 5 yıl içinde 200 şubeye ulaşmayı planlıyor.
Bu stratejik hedef, yalnızca kahve satışı değil; aynı zamanda genç tüketicilerin beklentilerine uygun kültürel dokunuşları da içeren bir yaklaşımı temsil ediyor. Almanya’da kahve dükkanlarının %44’ü zincir işletmelere aitken, pazarın yıllık hacmi 73 milyar doları aşıyor. SuperCoff, bu rekabetin ortasında farklılaşarak yer edinmeyi hedefliyor.

Türkiye’den çıkan global bir marka hikâyesi
Mehmet Dinçerler’in kahve sektöründeki ilk büyük çıkışı 2012 yılında Gloria Jean’s Coffees’in Türkiye operasyonunu üstlenmesiyle başlamıştı. Bugün, yeni markası SuperCoff ile kendi kimliğini taşıyan global bir zincir oluşturmavizyonunu hayata geçiriyor. Türkiye’de edindiği ölçeklenebilir iş modeli deneyimi, şimdi Avrupa pazarında sınanıyor.
SuperCoff’un tedarik zincirinin %90’ı Türkiye’den sağlanıyor. Bu süreçte Target Lojistik bünyesindeki teknolojik kahve kavurma tesisi, yıllık 2 bin ton üretim kapasitesiyle operasyonun bel kemiğini oluşturuyor. Mehmet Dinçerler, bu sayede yalnızca marka ihracatı değil, Türk üretim gücünü de Avrupa’ya taşıma hedefinde olduklarını belirtiyor.
Z kuşağı için tasarlanan bir kahve deneyimi
SuperCoff’un temel farkı, yalnızca kaliteli kahve sunması değil; bunu yaparken gençliğe ait bir sosyal alan yaratması. Kahve ile müziğin, estetik ile fonksiyonelliğin, sürdürülebilirlik ile kârın birleştiği bu konsept, Berlin’in yaratıcı topluluğuna hitap edecek şekilde dizayn edildi.
Menüde 22 farklı içecek seçeneği ve 16 çeşit tatlı-tuzlu ürün yer alıyor. Ancak menüden öte, mekânın verdiği hissiyat ve yarattığı atmosfer, markayı sıradan kahve dükkanlarının ötesine taşıyor. Dinçerler’e göre SuperCoff, "gençliğin kendi kültürünü yeniden üretebildiği bir platform" olmayı amaçlıyor.

Küresel vizyon, yerel içgörü ile harmanlanıyor
SuperCoff’un marka dili, Berlin’e özel içgörülerle şekillendirildi. Tasarım, mimari, menü ve marka iletişimi tamamen Almanya pazarının tüketici davranışları analiz edilerek oluşturuldu. Sürdürülebilirlik de bu yapının temel bileşenlerinden biri. Adil ticaret, şeffaf tedarik zinciri ve etkin atık yönetimi gibi alanlar, markanın operasyonel politikasının ayrılmaz bir parçası.
Girişim sadece Almanya ile sınırlı kalmayacak. Mehmet Dinçerler, Polonya ve Azerbaycan başta olmak üzere 20 farklı ülkeye kavrulmuş kahve ihracatı hedeflediklerini belirtiyor. Bu genişleme stratejisi, Türkiye merkezli bir global kahve markası oluşturma hedefinin somut adımları olarak görülüyor.
Kültür, kahveyle buluştu: SuperCoff'un arkasındaki felsefe
Dinçerler’e göre SuperCoff’un başarısı, yalnızca finansal hedeflerde değil; aynı zamanda bir kültürel kimlik yaratabilmesinde yatıyor. “Yeni nesil markalar, ürün satmaktan çok, bir duruş sergiliyor. Biz de bu bilinçle hareket ettik,” diyen Dinçerler, her yeni pazarda yerel kültürü anlayarak markayı adapte edeceklerini vurguluyor.
Berlin, bu vizyonun başlangıç noktası. Ancak yol haritası, Avrupa'nın dört bir yanına yayılacak. SuperCoff, Türkiye’den doğan yeni bir yaşam markası olarak kahveyle kurulan bağı yeniden tanımlamaya geliyor.