Türkiye'de kamu çalışanlarının sendikal örgütlenme süreci, son yıllarda adeta bir dönüşüm hikâyesine dönüştü. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın verdiği bilgilere göre, 2002 yılında yüzde 47 seviyesinde olan kamuda sendikalaşma oranı, 2025 itibarıyla yüzde 77’ye yükseldi. Bu dramatik artış sadece bir istatistik değil, aynı zamanda kamuda sosyal diyalog kültürünün derinleştiğinin de güçlü bir göstergesi.
Bakan Işıkhan’ın başkanlığında toplanan Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK), bu yükselişin ardındaki yapısal değişimleri ve sosyal hak kazanımlarını detaylı biçimde masaya yatırdı. Toplantıda öne çıkan başlıklar arasında yalnızca sendikalaşma oranları değil; aynı zamanda memurların sosyal haklarındaki artışlar, çalışma koşullarında sağlanan iyileştirmeler ve kadrolu istihdamın güçlendirilmesi gibi pek çok kritik konu yer aldı.
sendikal haklarda reform rüzgarı: 2010 anayasa değişikliği kilit rol oynadı
Sendikal yapının güçlendirilmesinde kırılma noktalarından biri de 2010 yılında gerçekleştirilen Anayasa değişikliği oldu. Bu düzenleme, memur sendikalarının yıllardır talep ettiği en temel haklardan birini, yani toplu sözleşmeyle mali ve sosyal hakların belirlenmesini mümkün kıldı.
Bakan Işıkhan, bu gelişmenin ardından memur sendikalarının daha aktif ve etkin bir yapıya kavuştuğunu, karar alma süreçlerine daha fazla katıldığını belirtti. Özellikle yükseköğretim disiplin kurullarında sendika temsilcilerine yer verilmesi, kamu çalışanlarının sesinin daha görünür hale gelmesini sağladı.
sosyal haklarda genişleme: kreş hizmetinden kamu konutlarına kadar destek
Sadece sendikal haklar değil, aynı zamanda kamu çalışanlarının yaşam koşulları da reformlarla şekillendi. Engelli kamu personeline kamu konutlarından yararlanma süresinde artış, kreş hizmetlerinde pozitif ayrımcılık, özel hizmet tazminatı ve ek ödemelerde artış gibi birçok sosyal hak iyileştirmesi 8. Dönem Toplu Sözleşme kapsamında hayata geçirildi.
Bu adımlar, kamu personelinin hem iş hayatını hem de aile yaşamını doğrudan etkileyen yapısal iyileştirmeler olarak öne çıkıyor. Böylece sadece sendikalaşma değil, sendikalı çalışmanın içeriği de zenginleşmiş oldu.
kamu personelinde dönüşüm: sözleşmeliden kadroya, ayrımcılığa son
AK Parti hükümetlerinin kamu personel politikası, yalnızca sendikal haklarla sınırlı kalmadı. Bakan Işıkhan’ın açıklamasına göre, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi, başörtüsü yasağının kaldırılması ve diğer anti-demokratik uygulamaların son bulması, çalışanlar arasında güven ortamını pekiştirdi.
Bu politikalar, kamu kurumlarında sadece çalışma düzenini değil; aynı zamanda toplumsal barışı ve eşitliği önceleyen bir anlayışı da beraberinde getirdi. “Çağ dışı uygulamaların tarihin çöplüğüne gönderildiğini” belirten Işıkhan, özgürlükçü yaklaşımı hükümetin temel ilkesi olarak tanımladı.
sendikal diyalogda yeni dönem: iletişim kanalları hep açık kaldı
Bakanlık, bu süreçte sadece yasal değişikliklerle değil, aynı zamanda aktif diyalog mekanizmaları ile de öne çıktı. Üçlü Danışma Kurulu başta olmak üzere birçok platformda sendika temsilcileriyle sürdürülen iletişim, kamu politikalarının sahada daha etkin uygulanmasına olanak sağladı.
Işıkhan, “Her bir sosyal tarafla sürekli temas halinde olduk” diyerek, bu açık iletişim politikasının sendikal güveni artıran unsurlardan biri olduğuna dikkat çekti. Katılımcı kamu yönetimi anlayışı, bu dönemde teoriden pratiğe dönüştü.
sorun odaklı değil, çözüm odaklı bir kamu yönetimi anlayışı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde AK Parti hükümetlerinin benimsediği strateji, sorunları tanımlayan değil, çözümler üreten bir yaklaşımı esas alıyor. Kamu personel yönetiminde birçok yapısal değişiklik bu anlayış doğrultusunda hayata geçirildi.
Bakan Işıkhan’ın ifadesiyle, “Durmaksızın hizmet üretmeye devam edeceğiz” sözü, kamu çalışanlarına verilen sözlerin arkasında durulacağının da bir işareti. Yeni dönemde sendikal yapının daha da güçlenmesi ve memur haklarının evrensel standartlara ulaşması hedefleniyor.