İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Türkiye’nin küresel pozisyonunu yeniden tanımlayacak nitelikteki son gelişmeleri değerlendirirken dikkatleri Orta Koridor ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üzerinde topladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ŞİÖ Devlet Başkanları Konseyi Zirvesi’ne katılımı, Türkiye’nin sadece Batı ile değil, Doğu ile de çok boyutlu bir dış politika stratejisi izlediğini açıkça ortaya koyuyor.
Zeytinoğlu’na göre, küresel ticaretin yeniden şekillendiği bu dönemde Türkiye, Çin ile Avrupa arasındaki ticari hattın kilit noktası haline gelme potansiyeline sahip. Özellikle deniz yoluna alternatif olarak geliştirilen Orta Koridor, Türkiye’yi sadece bir geçiş ülkesi değil, aynı zamanda bir lojistik merkez konumuna taşıyor.
orta koridor sadece bir rota değil, ekonomik strateji
Geleneksel deniz yolları, giderek artan jeopolitik riskler ve lojistik maliyetler nedeniyle daha az cazip hale gelirken, Orta Koridor dikkat çekici bir alternatif olarak öne çıkıyor. Çin’den Avrupa’ya uzanan bu rota, nakliye süresini 18 güne kadar düşürerek zaman ve maliyet açısından avantaj sağlıyor.
Ancak Orta Koridor’un önemi sadece taşımacılıkla sınırlı değil. Türkiye, bu koridorun limanlar aracılığıyla Avrupa, Akdeniz ve Kuzey Afrika’ya bağlanması açısından da eşsiz bir konumda yer alıyor. Zeytinoğlu’nun da vurguladığı gibi, bu durum Türkiye'ye sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir avantaj kazandırıyor.
Bu rota aynı zamanda, Kafkaslar ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile olan kültürel ve etnik bağları da güçlendirerek Türkiye'nin yumuşak gücünü artırıyor.
şanghay işbirliği örgütü ve türkiye: kalıcı ortaklık mı, geçici denge politikası mı?
Zeytinoğlu, ŞİÖ’nün dünya yüz ölçümünün %24’ünü ve nüfusunun %42’sini temsil eden bir blok olduğunu hatırlatarak, bu platformun yalnızca siyasi değil, aynı zamanda ekonomik ve güvenlik eksenli iş birliğinin de adresi haline geldiğini ifade etti. Özellikle terörizm, siber güvenlik, ticaret ve ulaştırma koridorları gibi konuların gündemde olması, bu oluşumun kapsayıcılığını gösteriyor.
Fakat burada kritik bir soru devreye giriyor: Türkiye, ŞİÖ gibi oluşumlarla yakınlaşırken Avrupa ile olan ilişkilerini nasıl dengeleyebilir? Zeytinoğlu bu konuda net: “ŞİÖ, Avrupa Birliği’nin alternatifi değildir. Türkiye, her iki yönlü ilişkilerini dengeli ve stratejik bir şekilde yürütmek zorundadır.”
ab ile bağlar zayıflamamalı: ekonomik gerçekler konuşuyor
Veriler, bu denge ihtiyacını rakamlarla da destekliyor. Türkiye’nin 2025’in ilk altı ayında gerçekleştirdiği ticaretin %59’u Avrupa’ya, bunun da %43,9’u AB ülkelerine yönelik. Bu durum, Avrupa ile ekonomik bağların hala ne kadar güçlü olduğunu ve alternatif arayışların mevcut ilişkilerin yerini alamayacağını açıkça ortaya koyuyor.
Zeytinoğlu’nun altını çizdiği bir diğer kritik nokta da bu: Türkiye, ŞİÖ ve BRICS gibi oluşumlara dahil olurken, Avrupa ile olan ekonomik ve politik bağlarını zayıflatmamalı. Zira Avrupa sadece bir ticaret partneri değil, aynı zamanda politik ve kurumsal bir çerçeve sunuyor.
stratejik derinlik: türkiye'nin doğu ile batı arasındaki ince çizgisi
Türkiye, coğrafi konumunun sağladığı doğal köprü rolünü sadece haritada değil, dış politikada da etkin biçimde kullanmak zorunda. Bu bağlamda Orta Koridor, ŞİÖ, AB ve hatta Afrika açılımı; hepsi bir bütünün parçası. Fakat bu parçaların bir stratejiye dönüşebilmesi için dengeli, uzun vadeli ve bütüncül bir yaklaşım gerekiyor.
Zeytinoğlu’nun mesajı ise net: “Türkiye, Avrasya'nın merkezinde bir oyuncu olarak yer almak istiyorsa; hem Doğu’nun dinamizmini, hem de Batı’nın istikrarını aynı masada tutabilmelidir.”