Son yıllarda ihracat performansıyla dikkat çeken Türkiye, 2025'in ilk 8 ayında Almanya’ya gerçekleştirdiği 13,1 milyar dolarlık ihracatla adeta tarih yazdı. Bu rakam, sadece yeni bir ekonomik rekor değil; aynı zamanda Türkiye'nin üretim gücünün ve sanayi potansiyelinin Avrupa'nın kalbine nasıl nüfuz ettiğinin de en somut göstergesi oldu.
Almanya uzun süredir Türkiye'nin dış satımında birinci sıradaki yerini korurken, bu dönemdeki artış oranı da göz ardı edilemeyecek düzeyde: %9,4’lük büyüme, özellikle otomotiv, hazır giyim, kimya ve metal sanayilerinde ihracatın nasıl ivme kazandığını ortaya koyuyor.
Otomotiv endüstrisi rekorun lokomotifi oldu
Türkiye'den Almanya'ya yapılan ihracatta otomotiv endüstrisi adeta tek başına bayrağı taşıdı. 4,3 milyar dolarlık ihracat ile hem en fazla dış satım yapılan sektör oldu, hem de geçen yıla göre 1,2 milyar dolarlık artışla en güçlü yükselişi yakaladı.
Bursa, Kocaeli ve İstanbul gibi üretim üslerinden çıkan araçlar ve yedek parçalar, Almanya pazarında büyük talep gördü. Bu da Türkiye'nin sadece üretim değil, markalaşma ve güven odaklı tedarik zinciri başarısını da gözler önüne serdi.
Sadece otomotivle sınırlı kalmayan başarı tablosunda, hazır giyim (1,9 milyar dolar), demir-dışı metaller (1 milyar dolar), elektrik-elektronik ürünleri (894,4 milyon dolar) ve kimyevi maddeler (871,5 milyon dolar) da öne çıkan sektörler arasında yer aldı.
Şehirlerin ihracat yarışında lider: İstanbul
Bölgesel ihracat verilerine bakıldığında, İstanbul her zamanki gibi ilk sırada yer aldı. Megakent, Almanya’ya 5,1 milyar dolarlık dış satım ile Türkiye'nin ihracat lokomotifi olduğunu bir kez daha kanıtladı. Onu, Bursa (1,7 milyar dolar), Kocaeli (1,6 milyar dolar), İzmir (954,3 milyon dolar) ve Ankara (674,9 milyon dolar) takip etti.
Bu dağılım, Türkiye'nin ihracat başarısının sadece birkaç büyük şehirle sınırlı kalmadığını, Anadolu'nun üretim gücünün de Avrupa pazarına ulaştığını gösteriyor.
Türkiye-Almanya ticaretinde yeni bir dönem başlıyor
Almanya’ya yönelik ihracattaki bu tarihi artış, sadece sayısal bir başarı değil. Aynı zamanda Türkiye’nin küresel tedarik zincirindeki rolünün güçlendiğine, Avrupa pazarında daha fazla yer edindiğine işaret ediyor. Özellikle pandemi sonrası dönemde tedarik ağlarının yeniden şekillendiği bir dünyada, Türkiye'nin bu yükselişi stratejik açıdan da büyük önem taşıyor.
Makroekonomik dengelerin iyileştiği, üretim kapasitesinin arttığı ve kalite standartlarının yükseldiği bir ortamda, Türk sanayisinin küresel ölçekte rekabet gücü her geçen gün daha fazla hissediliyor.
Bu tablo, yalnızca bugünün değil, geleceğin ihracat haritasının da nasıl şekilleneceğini ortaya koyuyor. Ve Türkiye, bu haritada artık oyun kurucu olma yolunda ilerliyor.