Kowloon şehrinin tarihi
Bugünkü Hong Kong’un Kowloon bölgesinde yer alan Kowloon Surlu Şehri, geçmişte sadece bir yerleşim alanı değil, aynı zamanda askeri bir üs olarak kurulmuştu. Çin'in Song Hanedanlığı (960–1279) döneminde bölge, tuz ticaretini denetlemek amacıyla bir askeri karakol olarak kullanılmaya başlandı. 1847 yılında Qing Hanedanı tarafından kale olarak güçlendirilen yapı, zamanla stratejik önem kazandı.
İngiltere'nin 1842'de Hong Kong'u almasının ardından bölgedeki denge değişti. Ancak Kowloon Surlu Şehri, 1898 tarihli kira anlaşmasında kiralama dışı bırakıldı ve Çin’in kontrolünde kalmaya devam etti. Bu hukuki belirsizlik, şehrin ileride bir "yönetimsizlik bölgesi" haline gelmesine zemin hazırladı.
Hukuki Belirsizlik ve Anarşinin Başlangıcı
1899’da İngiliz askerleri Kowloon Surlu Şehri’ni işgal etti. Ancak Çinli yetkililerin varlığı tamamen sonlandırılamadı. Sonraki yıllarda, Çin ile İngiltere arasında bölgenin statüsü hakkında devam eden gerilimler, bölgenin ne tam anlamıyla İngiltere'ye ne de Çin’e bağlı olmasına neden oldu. Bu karmaşa içinde, süratle artan nüfus, yasa dışı yapılaşma ve resmi hizmetlerin eksikliği şehri adım adım bir kaosa sürükledi.
Savaşlar ve Mülteci Akınıyla Gelen Yoğunluk
1930’lardan itibaren Çin-Japon Savaşı ve ardından Çin İç Savaşı, binlerce mültecinin Hong Kong’a ve dolayısıyla Kowloon Surlu Şehri’ne akın etmesine neden oldu. 1945 sonrası dönemde şehrin nüfusu binlerden on binlere ulaştı. 1980'lerin sonuna gelindiğinde, 2,6 hektarlık dar bir alanda yaklaşık 35.000 kişi yaşıyordu. Bu, mil kare başına 3 milyonu aşan nüfus yoğunluğu ile dünya tarihinin en sıkışık yaşam alanlarından biri olmasını sağladı.
Mimaride Kaos: Gökdelenler Arasında Labirent Hayatlar
Kowloon Surlu Şehri, kontrolsüzce inşa edilen 10-14 katlı 300 binadan oluşuyordu. Binalar, birbirine çatıdan çatıya geçiş yapılabilecek kadar yakındı ve sokaklar bazen 1 metreyi bile bulmuyordu. Güneş ışığı alt katlara ulaşmazdı, dolayısıyla iç mekânlar genellikle floresan lambalarla aydınlatılıyordu. Su ve elektrik altyapısı yetersizdi, sekiz belediye borusu ve kuyularla yaşam sürdürülmeye çalışılıyordu.
Suçla Yoğrulmuş Bir Yeraltı Dünyası
1950’lerden itibaren Triad adı verilen Çin mafya grupları şehri kontrol etmeye başladı. Uyuşturucu, kumar, fuhuş ve yasa dışı klinikler yaygınlaştı. 14K ve Sun Yee On gibi üçlü çeteler, şehirdeki düzeni kendi yöntemleriyle sağladı. 1970’lerin ortasında yapılan yoğun polis baskınları, binlerce kişinin tutuklanmasıyla sonuçlansa da, Kowloon'un kanunsuzluğu tamamen sona erdirilemedi.
Kaosun İçindeki Düzen: Sivil Yaşam ve Dayanışma
Kowloon Surlu Şehri her ne kadar suç ve kaosla özdeşleşmiş olsa da, burada yaşayanların büyük çoğunluğu suçla ilgisizdi. Birçok kişi burada küçük atölyelerde, fırınlarda, tapınaklarda ve okullarda çalışıyordu. Sakinler kendi sosyal düzenlerini kurmuş, hayır kurumları, dini yapılar ve gayriresmî birlikler oluşturmuştu. 1963’teki baraka yıkım girişimi sonrası kurulan “Yıkıma Karşı Komite”, bu dayanışmanın simgelerinden biri oldu.
Yıkım Kararı ve Zorunlu Tahliye Süreci
1984’te Çin ve İngiltere, Hong Kong’un geleceğiyle ilgili anlaşmaya varırken, Kowloon Surlu Şehri’nin akıbeti de netleşti. 1987’de şehrin yıkılacağı açıklandı. 1993’te başlayan yıkım süreci, 1994 yılında tamamlandı. Yaklaşık 33.000 sakine ve işletmelere 2,7 milyar HKD (yaklaşık 350 milyon USD) tazminat ödendi. Tahliye süreci sancılı geçti; birçok sakin memnun olmadan yerinden edildi.
Bugünkü Durumu
Bugün, Kowloon Surlu Şehri’nin yerinde Kowloon Walled City Park bulunmaktadır. Parkta, eski yapıların kalıntıları ve tarihi Yamen binası gibi unsurlar korunarak ziyaretçilere sunulmuştur. Kowloon’un karanlık ama hayranlık uyandıran geçmişi, yalnızca tarihi bir olay olarak değil, aynı zamanda mimari, sosyal yapı ve insan direnci açısından da derslerle dolu bir miras olarak varlığını sürdürmektedir.
Kültürel Etkisi ve Popüler Kültürdeki Yansımaları
Kowloon Surlu Şehri, kitaplardan filmlere ve video oyunlarına kadar birçok sanat eserine ilham kaynağı olmuştur. Özellikle 2024 yapımı “Twilight of the Warriors: Walled In” filmi, şehrin 1980’lerdeki atmosferini çarpıcı şekilde yeniden canlandırarak Cannes Film Festivali'nde büyük ilgi görmüştür. Bugün bile Kowloon, dikey şehirleşme, toplumsal dayanışma ve kaotik düzen üzerine düşünülmesi gereken bir örnek olarak araştırmalara konu olmaktadır.