Gerçek Mirasçılar Belli Oldu: 11 Kişi Birinci Derece Varis
Dava sürecinde yapılan araştırmalar sonucunda, 71 kişiden yalnızca 11 kişinin Sultan 2. Abdülhamid’in birinci kuşak torunları olduğu tespit edildi. Diğer kişilerin soy bağları daha uzak akrabalık düzeyinde kalırken, 4 kişinin ise sahte belgelerle mirasçı gibi gösterilmeye çalışıldığı ortaya çıktı. Bu durum hakkında ayrıca suç duyurusunda bulunulabileceği ifade edildi.
Talep Edilen Gayrimenkuller Arasında Neler Var?
Miras davası kapsamında Sultan Abdülhamid’e ait olduğu öne sürülen gayrimenkuller listesi oldukça dikkat çekici. Avukatların mahkemeye sunduğu belgelerde yer alan mülkler arasında şunlar yer alıyor:
- Galatasaray Adası
- Kabataş Meydanı
- Veliefendi Çayırı
- Dolmabahçe’de 30 dönüm bostan
- Nişantaşı’nda iki tarihi konak
- Bakırköy’de 70 dönüm arazi
- Beykoz ve Kartal’da 30’ar dönüm arazi
- Kâğıthane’de 20 dönüm arsa
- Şişli, Çatalca, Çekmece ve Geyve’de çok sayıda çiftlik
- Galata’da değirmen arsası
- Horhor’da 5 dönüm arsası bulunan konak
- Beşiktaş Serencebey’de 2 dönüm bağ
- Aydın, Antakya ve Kilis’te çiftlikler ve geniş tarım arazileri
Mahkemeden Mirasçılık Kararı Ama Tapu Devri Yok
Mahkeme, 71 kişinin veraset ilamını kabul ederek Sultan 2. Abdülhamid’in mirasçıları olduklarına hükmetti. Ancak mülklerin devrine yönelik talep, 1924 yılında çıkarılan 431 Sayılı Kanun uyarınca reddedildi. Bu yasa ile Osmanlı hanedan üyelerinin tüm taşınmazlarının devlete geçtiği hüküm altına alınmıştı.
“Sultan Abdülhamid 1924’te Padişah Değildi” Savunması
Davacılar ise farklı bir yorumla, 1924’te yürürlüğe giren yasada yer alan hükümlerin Sultan 2. Abdülhamid için geçerli olmadığını savundu. Gerekçe olarak Abdülhamid’in 1918 yılında hayatını kaybetmiş olması gösterildi. Avukatlar, mülkiyet hakkının evrensel hukuk çerçevesinde korunması gerektiğini vurgulayarak mücadelenin süreceğini belirtti.
“Türk Hukuk Tarihinde Dönüm Noktası” Açıklaması
Davacı avukatlarından Bülent Görür ve Ümit Yılmaz, mahkemenin kararını şu sözlerle değerlendirdi:
“Bu karar, Türk hukuk tarihi açısından önemli bir kırılma noktasıdır. 431 Sayılı Kanun’un neden olduğu mülkiyet belirsizlikleri 101 yıl sonra yargı kararıyla ele alınmıştır. Mirasçıların tespiti yapılmış, mülkiyet hakkına ilişkin yeni bir hukuki tartışmanın önü açılmıştır. Sürecin hukuk ve adalet çerçevesinde devam edeceğine inanıyoruz.”