Nilsu Çakıroğlu/ Özel Haber
Küresel su döngüsü, iklim değişikliği ve nüfus artışı nedeniyle hızla kırılganlaşıyor. Yağış rejimleri bozuluyor, yeraltı suları tükeniyor ve barajlardaki tutulan su miktarı yılların en düşük seviyelerine geriliyor. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan tablo, su krizinin artık bölgesel değil, küresel bir güvenlik meselesine dönüştüğünü gösteriyor.
Avrupa Kuraklık Baskısı Altında
Avrupa’nın son yıllarda yaşadığı su gerilimi, iklim değişikliğinin bölgesel etkilerini açık biçimde ortaya koyuyor. İtalya’daki Po Nehri, son yarım yüzyılın en düşük seviyesine indi. İspanya’nın Katalonya bölgesinde tarihsel ölçekte sert su tasarrufu kuralları devrede. Fransa’nın çeşitli bölgelerinde ise 2023–2024 döneminde acil su kısıtlamaları uygulandı. Bilim insanları, Akdeniz kuşağının tamamını “yüksek su stresi bölgesi” olarak tanımlamaya başladı.
Orta Doğu’da Derinleşen Su Açığı
Irak, İran, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan yıllardır süregelen su açıklarıyla mücadele ediyor. Yeraltı sularının aşırı çekilmesi yalnızca tarımsal üretimi değil, aynı zamanda zemin yapısını da etkiliyor; bazı alanlarda gözlenen toprak çökmeleri bölgesel riskin ne kadar büyüdüğünü gösteriyor.
ABD ve Çin’de Sinyaller Kırmızı
Kaliforniya’da on yılı aşan kuraklık, su politikalarının yeniden yazılmasına neden oldu. Colorado Nehri’nin hızla düşen seviyeleri Las Vegas ve Arizona’nın kullanımını daraltıyor. Çin’in kuzeyinde sanayinin yoğun su talebi, yeraltı rezervlerinin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.
Türkiye’nin Su Gerçeği: Akdeniz Kuşağının Kırılganlığı
Türkiye, küresel su krizinin etkilerini yoğun biçimde hisseden ülkeler arasında. Akdeniz havzasındaki konumu nedeniyle yağış rejimi kırılgan, sıcaklık artışları belirgin ve buharlaşma oranı yüksek. Son yıllarda yağışlar uzun dönem ortalamalarının altında seyrederken baraj dolulukları kritik seviyelere geriledi.
Barajlar ve Yeraltı Sularında Hızlı Azalma
Konya Ovası ve Gediz Havzası başta olmak üzere birçok bölgede yeraltı suları alarm veriyor. Güneydoğu Anadolu’da da benzer bir tablo söz konusu. Uzmanlara göre bu düşüş mevsimsel bir dalgalanma değil; iklimin yapısal değişiminin açık göstergesi.
Türkiye’de Su Kaynaklarının Dengesiz Dağılımı
Karadeniz kuşağı su açısından görece zengin olsa da İç Anadolu, Ege ve Güneydoğu yarı kurak yapıları nedeniyle daha büyük risk altında. Bu dengesizlik, özellikle tarım ve sanayi faaliyetlerinin yoğun olduğu alanlarda baskıyı artırıyor.
Kuraklık Döngüsünün Yeni Normali
Son yıllardaki veriler, yağışlarda yüzde 10–20 arasında düşüşe işaret ediyor. Sıcaklık artışının neden olduğu buharlaşma kaybı, kar yağışlarındaki azalma ve düzensiz sağanak yağışlar hidrolojik dengeyi bozuyor. Bilim insanları bu tabloyu, “dönemsel kuraklığın ötesinde yapısal bir dönüşüm” olarak yorumluyor.
Tarımsal Sulamada Dönüşüm Zorunluluğu
Türkiye’de toplam su kullanımının büyük kısmı tarımsal sulamaya gidiyor. Açık kanal sulamalarında kayıp oranı yüksek. Uzmanlar, modern sulama tekniklerinin yaygınlaştırılmasını ülkenin su stratejisinin temel adımı olarak görüyor.
Şehirleşme Baskısı Artıyor
Kentleşme oranının yüzde 75’in üzerine çıkmasıyla birlikte su tüketimi de hızla yükseldi. Sanayi, konut kullanım alışkanlıkları, inşaat faaliyetleri ve teknolojik cihazların yaygınlaşması şehirlerde su talebini artıran başlıca faktörler arasında. Sosyologlar su krizinin yalnızca doğa değil, toplumsal davranış kaynaklı bir sorun olduğunu vurguluyor.
Aşırı Hava Olayları Yeni Dönemin Habercisi
Türkiye’nin son beş yılda yaşadığı uzun süreli kuraklık, aniden bastıran şiddetli yağışlar, mevsim dışı dolu ve fırtınalar ile rekor sıcaklıklar, Akdeniz ikliminin alışılmış dengelerin dışına çıktığını ortaya koyuyor.
Kırsal ve Kentsel Alanlarda Derinleşen Risk
Büyük şehirlerde tüketim baskısı artarken kırsal bölgelerde yeraltı sularının azalması tarımsal maliyetleri yükseltiyor. Bazı alanlarda toprak tuzlanması ilerliyor. Uzun vadede çölleşme riski, özellikle iç ve güney bölgelerde daha görünür hâle geliyor.
Türkiye’nin Stratejik Yanıtı: İklim Yasası
TBMM’de görüşülen ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un sıkça dile getirdiği İklim Yasası, Türkiye’nin su krizine karşı kurumsal bir yol haritası oluşturmayı hedefliyor. Yasa taslağı; su yönetiminin koordinasyonu, yeraltı suyu denetimi, sektörel verimlilik hedefleri, şehir planlamasında iklim risk haritaları ve modern tarımsal sulama uygulamalarını kapsıyor. Bakan Kurum, “İklim değişikliği artık bir çevre meselesi değil; yaşam meselesi” diyerek yasanın aciliyetine dikkat çekiyor.
Geleceğin Türkiye’si Bugün Belirleniyor
Küresel kuraklık, Türkiye’nin de merkezinde olduğu geniş bir coğrafyada etkilerini artırıyor. Barajlardaki düşüş, yeraltı sularındaki azalma, tarımsal baskı ve kentleşmenin yol açtığı tüketim artışı tek bir sorunun farklı yüzleri olarak karşımıza çıkıyor. Uzmanlar, bugün atılacak adımların yalnızca bu yılı değil, gelecek yüzyılı belirleyeceğini vurguluyor. Artık soru, “Su krizi kapıda mı?” değil; bu kriz karşısında ne kadar hazırlıklı olunacağı.