Türkiye’nin köklü meyve suyu markalarından biri olan Aroma, konkordato ilanının ardından işten çıkarmalara başladı. Bursa’daki fabrikada çalışanlar, hem tazminatsız fesihlere hem de sendikal sürece yönelik tepkilerini yükseltiyor.
Konkordato Süreci Gölgesinde Büyüyen Kriz
1968 yılında kurulan ve yarım asrı aşkın süredir Türkiye’nin gıda sektöründe önemli bir yer edinen Aroma Meyve Suları, 2024 yılının son çeyreğinde mali darboğaza girerek konkordato talebinde bulundu.
Mahkeme tarafından önce 3 aylık geçici mühlet, ardından 1 yıllık kesin mühlet kararı verildi. Bu süreçte şirket faaliyetlerini konkordato komiser heyetinin denetimi altında sürdürmeye başladı.
Ancak hukuki koruma altına alınan bu süreç, fabrikadaki işçiler için daha da zorlayıcı bir dönemin kapılarını araladı.
Üretimin devam ettiği Bursa Yenidoğan Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikada, komiser gözetiminde yaşanan gelişmeler, özellikle iş güvencesi açısından çalışanları tedirgin etmeye başladı.
Üretimin sürdüğü ancak iş barışının ciddi şekilde zedelendiği süreçte, çalışanlar geleceklerine ilişkin ciddi endişeler taşıyor.
Tazminatsız Fesihlere Sert Tepki
Aroma fabrikasında bazı işçilerin sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek tazminatsız şekilde işten çıkarılması oldu.
Özellikle uzun yıllardır fabrikada çalışan İbrahim Gül’ün, konkordato yönetimi ve Tekgıda-İş Sendikası’nın tutumuna yönelik eleştirileri sonrası iş akdinin tek taraflı ve tazminatsız olarak feshedilmesi büyük tepkiye yol açtı.
Gül’ün işten çıkarılmasının ardından açıklama yapan işçi arkadaşları, bu kararın yalnızca bir kişiyi hedef almakla kalmadığını, tüm çalışanlara yönelik bir gözdağı niteliği taşıdığını ifade etti.
"Bu karar açık bir susturma girişimidir” diyen işçiler, üretime zarar vermediklerini, ancak iyi niyetli eleştirilerinin tehditlerle bastırılmaya çalışıldığını vurguladı.
“Bu İmzayı Biz Atmadık” Mesajı Yükseliyor
Aroma çalışanları, yaşanan sürecin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sendikal temsiliyet anlamında da sorunlu ilerlediğini dile getiriyor. İşçiler, Tekgıda-İş Sendikası ile işveren arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinden haberdar edilmeden sürecin sonuçlandırıldığını belirtti.
“Bu imzayı biz atmadık” diyerek tepkilerini dile getiren çalışanlar, toplu iş sözleşmesinin kendi iradeleri dışında masa başında sonuçlandırılmasını kabul etmediklerini söyledi.
Fabrikada düzenlenen yemek boykotları ve sendika temsilcilik ofisindeki toplanmalarla taleplerini dile getiren işçiler, bu eylemlerin fabrikaya zarar vermek değil, sadece hak arayışı olduğunu ifade etti.
Ancak bu demokratik talepler dahi komiser tarafından tehdit olarak değerlendirilmiş; işçilere “eylemler sürerse fabrika kapanır” şeklinde uyarılar yapıldığı iddia edilmiştir. Bu yaklaşımın, zaten hassas olan çalışma ortamında tansiyonu daha da yükselttiği belirtiliyor.
Avukattan Sert Çıkış: “Konkordato, İşçi Kıyımına Kalkan Yapılamaz”
İşten çıkarılan İbrahim Gül’ün avukatı Kemal Özgür Yetkin ise yaptığı açıklamada, yaşananların açık şekilde hukuka aykırı olduğunu belirtti.
Müvekkilinin uzun yıllar boyunca Aroma’da çalıştığını, ağır iş koşulları nedeniyle sağlık sorunları yaşadığını ifade eden Yetkin, “Konkordato, şirketlerin nefes almasını sağlayan hukuki bir mekanizmadır. Ancak bu süreç, çalışan haklarını ihlal eden, eleştiren işçiyi cezalandıran bir araca dönüştürülmemelidir,” dedi.
Yetkin, yapılan fesih işleminin iş yasalarına, sendikal haklara ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu vurgulayarak, konkordatonun kötüye kullanılmasının önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. “
Müvekkilim yalnızca anayasal hakkını kullandı. "Bu bir suç değildir, cezalandırılmayı da hak etmemektedir, diyerek hukuki sürecin titizlikle takip edileceğini belirtti.
İşçilerden Birlik ve Mücadele Mesajı:“Susmayacağız”
Aroma çalışanları, yaşananlara karşı birlik çağrısı yaptı. “Bu fabrikanın gerçek sahipleri biziz. Emeğimizi, onurumuzu ve geleceğimizi korumak için buradayız,” diyen işçiler, işten çıkarılan arkadaşlarının geri alınmasını, keyfi ve baskıcı uygulamalara son verilmesini talep ediyor.
Fabrika yönetiminin şeffaf olmaktan uzak tutumu, işçilerin beklentilerini karşılamadığı gibi üretim ortamındaki huzuru da ciddi biçimde etkiliyor.
Toplu iş sözleşmesi sürecinde iradelerinin hiçe sayıldığını ifade eden çalışanlar, sendikaya yönelik güvenlerini sorgularken, yaşanan sürecin hem ekonomik hem de sosyal anlamda yeniden değerlendirilmesini istiyor.