Özel haber/ Semanur İrgin
25 Aralık itibarıyla yürürlüğe giren infaz düzenlemesi, kamuoyunda “50 bin suçlu sokağa mı salındı?” tartışmasını başlattı. Resmî açıklamalara göre “50 bin” ifadesi, tüm suçluların topluca tahliyesini değil; 31 Temmuz 2023’ten önce işlenen suçlar bakımından bazı hükümlülerin açık cezaevine ve denetimli serbestliğe geçiş sürelerinin 3 yıl öne çekilmesiyle ortaya çıkan tahmini kişi sayısını ifade ediyor.
Düzenleme kapsamında 31 Temmuz 2023 tarihinden sonra cezaevine girenler bu uygulamadan yararlanamıyor. Amaç, “infazda eşitsizliği giderme” hedefi doğrultusunda açık ceza infaz kurumuna ayrılmayı 3 yıl, denetimli serbestliğe ayrılmayı 3 yıl öne çekmek olarak açıklanıyor. Bu nedenle uygulama, doğrudan bir “genel af” niteliği taşımıyor; infaz rejiminde erken aşama geçişi olarak sınıflandırılıyor.
Kimler bu aftan yararlandı?
Kamuoyuna yansıyan değerlendirmelere göre, bu kapsamda serbest kalanlar ağırlıklı olarak ağır suçlardan hükümlüler değil. Daha çok yaralama, hakaret gibi suçlardan ceza almış, belirli bir tarihten önce suç işleyip infaz süresi bu düzenleme ile geri çekilen kişilerden oluştuğu belirtiliyor. Bu nedenle “50 bin” sayısının, “tüm suçlular” anlamına gelmediği vurgulanıyor.
Kimler kapsam dışında kaldı?
Vatandaşların en çok merak ettiği “yüksek riskli suç tipleri” ise düzenlemenin dışında bırakıldı. Buna göre; kadına ve çocuğa yönelik kasten öldürme (bazı yakın akrabaya karşı işlenenler dahil), cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, terör suçları, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar ile kamuoyunda ayrıca depremde yıkıma bağlı ölümler gibi suçlar bu düzenlemeden yararlanamadı.
Bu tablo, “can güvenliğimiz tehlikede mi?” sorusuna ilişkin değerlendirmelerde iki noktayı öne çıkarıyor. Cinsel suçlar, terör ve örgütlü suçlar gibi toplumsal riski en yüksek grupların kapsam dışında tutulması, en tehlikeli profillerin serbest bırakılmadığını gösteriyor. Bu durum vatandaşları kısmen rahatlatırken; buna karşın şiddet eğilimli ve kamuoyunda ‘maganda’ olarak tanımlanan kişilerle, af kapsamı dışında da günlük yaşamda karşılaşılabildiği ve riskin tamamen ortadan kalkmadığı ifade ediliyor.
Af neden çıkarıldı?
Düzenlemenin gerekçeleri arasında başlıca olarak cezaevlerindeki kapasite sorununun hafifletilmesi, infazdaki eşitsizliklerin giderilmesi ve Adalet Bakanlığı yaklaşımıyla hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması hedefleri gösteriliyor. Cezaevi doluluk oranlarında bir düşüş yaşandığı belirtilse de, yeniden suç işleme oranlarına ilişkin kesin bir veri bulunmadığı, olası etkinin önümüzdeki iki yıl içinde daha net biçimde ortaya çıkacağı ifade ediliyor.
Daha öncede af düzenlendi
Benzer düzenlemeler geçmişte de tartışma konusu olmuştu. 22 Aralık 2000’de yürürlüğe giren ve kamuoyunda “Rahşan Affı” olarak bilinen düzenlemede cezaevleri ilk etapta rahatlamış, ancak yaklaşık bir yıl içinde yeniden doluluk yaşandığı görülmüştü.
Yurt dışından örnek olarak ise İtalya’nın 2006 affı gösteriliyor. Akademik çalışmalarda, salıvermenin ardından kısa vadede suç oranlarında artış ya da desen değişimleri tartışılırken; etkinin, kimlerin serbest bırakıldığı ve denetim ile uyum politikalarına bağlı olduğuna dikkat çekiliyor.
Sonuç olarak, 25 Aralık düzenlemesi “50 bin” sayısıyla tartışılmaya devam ederken, kapsam dışı bırakılan suçlar nedeniyle en yüksek toplumsal risk grubunun hedeflenmediği, ancak uygulamanın etkilerinin denetim ve uyum politikalarıyla birlikte zaman içinde netleşeceği değerlendiriliyor.