Cennetten Dünyaya, Kâbe'den İstanbul’a
Hacer-ül Esved… İslam tarihinde adı saygıyla anılan, Kâbe'nin güneydoğu köşesinde yer alan, tavafın başlangıç noktası olan kutsal taş. Rivayete göre, bu taş cennetten Hz. Âdem’e gönderilmiş, daha sonra Hz. İbrahim tarafından Kâbe'ye yerleştirilmiştir. Ancak Hacer-ül Esved’i bu kadar özel kılan unsurlardan biri de, Hz. Muhammed’in genç yaşta bu taşla ilgili bir anlaşmazlıkta hakemlik yapmış olmasıdır.
Peygamber Efendimizin Hakemliğiyle Sonuçlanan Anlaşmazlık
Kâbe’nin bir sel felaketi sonrası yıkılması üzerine, Mekke’nin kabileleri Kâbe’yi yeniden inşa etmeye karar verdi. Ancak sıra Hacer-ül Esved’in tekrar yerine konulmasına gelince, her kabile bu onura sahip olmak istedi. Anlaşmazlık büyüdü, neredeyse çatışmaya dönüşecekti.
Bu noktada, içlerinden biri "İçeriye ilk kim girerse onu hakem tayin edelim" teklifinde bulundu. Ve o kapıdan ilk giren kişi, henüz peygamberlik görevi verilmemiş olan Hz. Muhammed (s.a.v.) oldu.
Toplumun güvenini kazanmış olan "el-Emin" lakaplı Hz. Muhammed, tarafları bir araya getirerek mükemmel bir çözüm sundu: Hacer-ül Esved bir örtüye konulacak, her kabile örtüyü bir ucundan tutarak taşı yerine taşıyacak ve taşı yerine bizzat kendisi yerleştirecekti. Bu çözüm, büyük bir krizi önlediği gibi, onun adalet anlayışını da gözler önüne serdi.
Hürmetle Korunan Kutsal Parçalar
Yüzyıllar sonra, bu kutsal taşın birkaç parçası Osmanlı topraklarına ulaştı. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, kutsal topraklardan getirilen Hacer-ül Esved’in dört küçük parçası, 1571 yılında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa adına Mimar Sinan tarafından inşa edilen camiye yerleştirildi.
Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde bulunan bu dört parça:
Giriş kapısının üst kısmındaki mermer blokta,
Mihrabın üst tarafında,
Minberin kapısı üzerinde,
Ve minber kubbesinin altında yer alıyor.
Tüm parçalar altın çerçevelerle korunmuş ve insanların dokunamayacağı yüksekliklere yerleştirilmiş. Bu yerleşim, hem fiziksel koruma hem de manevî hürmetin göstergesi olarak öne çıkıyor.
En Büyük Parça Süleymaniye Külliyesi’nde
İstanbul’da Hacer-ül Esved’in en büyük parçası ise, Süleymaniye Külliyesi içinde yer alan Kanuni Sultan Süleyman Türbesi'nin giriş kapısının üzerindeki saçakta bulunuyor. Yine Osmanlı zarafetinin ve ecdat hassasiyetinin bir örneği olarak buraya yerleştirilen bu parça, tarihle maneviyatı birleştiren nadide bir köşe oluşturuyor.
Ayrıca, Anadolu’da Hacer-ül Esved taşıyla ilk karşılaşılan yer olan Edirne Eski Camii'nde de bu kutsal emanete ait bir parça bulunuyor.
Sadece Tarihi Değil, Maneviyatı da Yaşatıyor
Sanat tarihçisi Süleyman Faruk Göncüoğlu’nun da belirttiği gibi, İslam’da kutsallık atfedilen tek madde Hacer-ül Esved taşıdır. Hz. Peygamber’in ona gösterdiği saygı ve Hz. Ömer’in sözleri, bu taşın nasıl bir sembolik değere sahip olduğunu gözler önüne serer.
Bugün İstanbul’da bulunan parçalar, hem bu kutsallığın izlerini taşıyor, hem de halkı tarih ve kültürle buluşturuyor. Göncüoğlu’nun ifadesiyle:
“Bu parçalar, tarihle bugün arasında kurulmuş birer manevi köprüdür.”
Ziyaret Etmek İsteyenler İçin:
Sokullu Mehmet Paşa Camii – Kadırga Meydanı, Fatih / İstanbul
Kanuni Sultan Süleyman Türbesi – Süleymaniye Külliyesi, Fatih / İstanbul
Eski Cami – Edirne Merkez