Diyarbakır’dan Yükselen Bir Şiir Nefesi
1927’de Diyarbakır’ın Hançepek semtinde dünyaya gelen Ahmed Arif, Kerküklü bir baba ile Diyarbakırlı bir annenin evladıydı. Annesini küçük yaşta kaybetmesiyle hayatı erken yaşta değişen şair, memur olan babasının görevi sebebiyle Anadolu’nun birçok şehrinde bulundu. Bu yolculuklar, Ahmed Arif’in şiirlerine doğrudan yansıyan zengin bir coğrafya ve halk birikimi oluşturdu.
Henüz lise yıllarındayken yayımlanan ilk şiiriyle edebiyat sahnesine adım atan Ahmed Arif, kısa sürede dikkat çekti. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nde başladığı üniversite eğitimini siyasi nedenlerle tamamlayamayan şair, tutukluluk yıllarının ardından Ankara’da gazetecilik yaptı ve emekli oldu.
Toplumcu Gerçekçilikle Anadolu’yu Buluşturdu
1968’de yayımlanan Hasretinden Prangalar Eskittim adlı tek şiir kitabıyla edebi kariyerinin zirvesine ulaşan Arif, halk şiiri geleneğini, modern şiir anlayışıyla buluşturdu. Nazım Hikmet’ten etkilense de kendi sesini ve tarzını ortaya koyarak, halkın sesi olmayı başardı. Şiirlerinde işçi, köylü, eşitlik, özgürlük, aşk ve memleket sevgisi güçlü temalar olarak öne çıktı.
Doğaya Övgü Dolu Mısralar
Ahmed Arif’in şiirlerinde Anadolu coğrafyası sadece bir fon değil, başlı başına bir kahramandır. Güneydoğu’dan Çukurova’ya kadar halkın yaşadığı tüm sıkıntılar ve umutlar, onun dizelerinde yankı buldu. “Çukurovam, / Kundağımız, kefen bezimiz…” mısraları, onun insan-coğrafya bağını edebi bir dile dönüştürdüğünün en açık örneğidir.
Toplumcu kimliğine rağmen Ahmed Arif, şiirlerinde sloganik bir dile yer vermemiş; estetik ve samimiyeti her zaman ön planda tutmuştur. Redif, kafiye, ses tekrarları ve özgün imgelerle kurduğu şiir yapısı, onun eserlerinin bestelenmesine ve geniş kitlelerce benimsenmesine zemin hazırlamıştır.
Şiirlerinin pek çoğu bestelenerek ünlü isimler tarafından seslendirildi.
Ahmed Arif bir röportajında "nasıl yazıyorsunuz" sorusunu ise şu sözlerle yanıtlamıştı:
"Yazıyorum denmez buna. Ben şiiri kafamda, yüreğimde bitiriyorum. Sonra bir gün oturup kabataslak kaleme alıyorum. Üç ya da beş yerinde düzeltme yapıyorum. Göze çarpan bir aksaklık varsa ya da yeni bir çağrışım varsa onu değiştiriyorum, o kadar... Bu bakımdan bana halk ozanı derlerse, onur duyarım. Küçümsemem. Hani ne diyorlar, irticalen..."
Mirası Yaşamaya Devam Ediyor
Vefatından sonra yayımlanan Yurdum Benim Şahdamarım adlı eseri, Ahmed Arif’in dergilerde kalan şiirlerini ve hazırladığı ikinci kitap taslağını gün yüzüne çıkarmıştır. Ayrıca Cemal Süreya ve Leyla Erbil’e yazdığı mektuplar, onun sanat ve düşünce dünyasının birer belgesi niteliğindedir.
Eserleri:
Hasretinden Prangalar Eskittim
Yurdum Benim Şahdamarım (vefatından sonra yayımlandı)
Mezarı Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’nda bulunan Ahmed Arif, yalnızca bir şair değil; halkın yüreğinden kopan sesi, Anadolu’nun öz evladı olarak anılmaya devam ediyor.