EDİP CANSEVER: İKİNCİ YENİ’NİN ANLATICI ŞAİRİ, TÜRK ŞİİRİNİN ÖZGÜN SESİ
Türk edebiyatının en özgün ve etkileyici şairlerinden biri olan Edip Cansever, ölümünün 39. yılında edebiyat çevreleri ve şiirseverler tarafından saygıyla anılıyor. İkinci Yeni şiir akımının öncü isimlerinden olan Cansever, şiir diline kazandırdığı yenilikler, dramatik monolog tarzı ve birey-toplum ilişkisini işleyişindeki derinlik ile edebiyatımıza kalıcı katkılar sağladı.
İstanbul’da Başlayan Bir Şiir Serüveni
8 Ağustos 1928’de İstanbul Beyazıt’ta dünyaya gelen Edip Cansever, daha çocukluk yıllarında kitaplara ve yazmaya ilgi duydu. İstanbul Erkek Lisesi mezunu olan şair, yükseköğrenimini yarıda bırakarak Kapalıçarşı’daki antikacı dükkânında çalışmaya başladı. Ancak bu dükkân, onun şiirle kurduğu derin bağın mekânı oldu. Antikacılık yaptığı otuz yıl boyunca, asma katında okuyarak, düşünerek ve yazarak şiirini olgunlaştırdı.
Gençlik Dergilerinden İkinci Yeni’ye
Şiir yazmaya henüz 13 yaşında başlayan Cansever’in ilk şiiri 1944 yılında İstanbul dergisinde yayımlandı. Ardından Fikirler, Kaynak, Edebiyat Dünyası gibi dergilerde yazdı. İlk kitabı İkindi Üstü 1947’de yayımlandı. 1951’de arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı Nokta dergisi, edebiyat çevresine daha aktif katılmasını sağladı.
1954’te yayımladığı Dirlik Düzenlik kitabıyla Garip şiirinin sınırlarını zorlamaya başlayan Cansever, asıl çıkışını 1957 tarihli Yerçekimli Karanfil ile yaptı. Bu eserle birlikte hem dil hem de anlam bakımından şiire yeni bir soluk kazandırdı. Aynı yıl, bu kitabıyla Yeditepe Şiir Armağanına layık görüldü.
Şiirle Toplum Arasında Bağ Kuran Bir Şair
Her ne kadar İkinci Yeni akımının içinde yer alsa da, Cansever bu anlayışın soyutluk ve anlamsızlıkla özdeşleştirilmesine karşı çıktı. Ona göre şiir, toplumla bağ kurmalı ve bireyin içsel evrenini yansıtırken, sosyal gerçeklikten kopmamalıydı. Şiiri bireyciliğe hapseden yaklaşımları eleştiren Cansever, insanı toplum içinde bir birim olarak ele aldı ve şiirini bu temeller üzerine inşa etti.
12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından yayımladığı Sonrası Kalır kitabı, bu duruşun en açık örneğidir. “Mendilimde Kan Sesleri” gibi şiirleriyle hem politik hem sanatsal yönünü koruyarak edebiyat tarihine iz bıraktı.
Edebi Mirası ve Ödülleri
Cansever, hayatı boyunca yalnızca şiirle uğraştı ve toplam 17 şiir kitabı yayımladı. Şiirlerinde hikâye, tiyatro ve halk anlatılarından yararlandı. Kısa şiirlerinde lirik bir dil kullanırken, uzun şiirlerinde varoluşsal sorgulamalara ve toplum eleştirisine yer verdi. 1958’de Yerçekimli Karanfil ile Yeditepe Şiir Armağanı’nı, 1977’de Ben Ruhi Bey Nasılım ile Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü, 1981’de Yeniden ile Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü kazandı.
1986’da Bodrum’da geçirdiği beyin kanaması sonrası İstanbul’da tedavi altına alınan şair, 28 Mayıs 1986’da hayatını kaybetti. 30 Mayıs’ta Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verildi. Vefatından sonra şiirleri, notları ve yazıları Gül Dönüyor Avucumda adlı kitapta toplandı. 2005 yılında ise tüm şiirleri Sonrası Kalır başlığıyla yayımlandı.
Eserlerinden Bazıları
İkindi Üstü (1947)
Dirlik Düzenlik (1954)
Yerçekimli Karanfil (1957)
Umutsuzlar Parkı (1958)
Tragedyalar (1964)
Ben Ruhi Bey Nasılım? (1976)
Oteller Kenti (1985)
Gül Dönüyor Avucumda (1987, ölümünden sonra)
Cansever’in Şiirine Dair
Edip Cansever, şiiri her şeyden önce bir “dil meselesi” olarak gördü. Halkın konuştuğu dili işleyip yontarak, şiire seçkin ve duru bir estetik kazandırmayı hedefledi. Şiirinde sıkça kullandığı otel, deniz, masa, perde gibi imgeler, onun birey-toplum ilişkisini irdelediği alanlar hâline geldi. “Oteller şairi” olarak anılması da bu metaforik anlatım gücünden kaynaklanır.
Çağdaş Türk şiirinde özgün bir damarın taşıyıcısı olan Cansever, yalnızlık, umutsuzluk, parçalanmışlık gibi temaları işlerken; şiir sanatını biçimsel olarak da dönüştürdü. Onun en büyük mirası, Türk şiirine kazandırdığı anlatı gücü ve biçimsel çeşitliliktir.
Edip Cansever, yaşamı boyunca şiirin sınırlarını zorladı. Sanatıyla olduğu kadar düşünceleriyle de çağının çok ötesine seslenen bu büyük şair, Türk edebiyatında daima hatırlanacak ve anılacaktır.