Akdeniz’in derinliklerinde sessizce yatan bir sırrın üzerindeki perde, yüzyıllar sonra aralanıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun 17’nci yüzyıldaki deniz gücüne dair ilk somut kanıt olan Kızlan Osmanlı batığı, Türkiye'nin sualtı arkeolojisinde çığır açtı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın “Geleceğe Miras” projesi kapsamında yürütülen çalışmalar sonucunda, yalnızca bir batık değil, aynı zamanda tarihsel bir hazine gün yüzüne çıkarıldı.
30’dan fazla tüfek, 50 humbara, 3000 mermi ve tarihin içinden gelen sesler
Savaşın izlerini taşıyan bu batık, sadece bir gemi değil; Osmanlı’nın Akdeniz’deki askeri varlığına dair en net tanıklık. Prof. Dr. Harun Özdaş’ın liderliğinde yürütülen sualtı kazılarında, 30’dan fazla Osmanlı tüfeği, 50'den fazla el bombası (humbara), binlerce mermi, barutluklar, hançerler ve kılıçlar çıkarıldı. Bu mühimmatlar, Osmanlı donanmasının gücünü ve denizlerdeki hakimiyetini simgeliyor.
Gündelik yaşamın izleri: şimşir taraklar, deri mataralar, tahta kaşıklar
Batık yalnızca askeri gücü değil, günlük yaşamın izlerini de denizin derinliklerinden getirdi. Ahşap kasalarda muhafaza edilen şimşir taraklar, deri mataralar, tahta kaşıklar ve seramik kaplar, o dönemin denizcilik kültürünü gözler önüne seriyor. Özellikle 135 adet Tophane üretimi pipo lülesi, Osmanlı’nın en büyük pipo koleksiyonunun parçaları olarak tarihe geçti.
Satranç takımları ve çin porselenleri: denizlerdeki kültürel etkileşim
Kazılarda iki adet satranç takımı ve bambu paketler içinde 40’tan fazla Çin porseleni ortaya çıkarıldı. Türkiye karasularında bugüne kadar karşılaşılan en kapsamlı koleksiyon olarak kayıtlara geçen bu buluntular, Osmanlı’nın denizlerde yalnızca askeri değil, kültürel anlamda da nasıl bir etki alanına sahip olduğunu gözler önüne seriyor.
Mühürler batığın tarihini doğruladı
Kazı sırasında bulunan üç mührün biri, geminin dönemiyle ilgili çarpıcı bir bilgiyi gün yüzüne çıkardı: “Hüdabende Abdullah Ahmed – Hicri 1078” damgası, batığın Miladi 1667-1668 yıllarına ait olduğunu kanıtladı. Bu tarihleme sayesinde sadece bir geminin değil, bir dönemin de izleri yeniden canlandı.
Karaya sürüklenen dev gemi, sancak bordasına yan yatarak battı
Yaklaşık 30 metre uzunluğunda ve 9 metre genişliğindeki bu ahşap savaş gemisi, yaşanan bir deniz çatışmasının ardından karaya oturdu ve sancak tarafına yatarak battı. Yangın izleri, o dramatik sonun hala batığın üzerinde yaşadığını gösteriyor. Kış mevsiminde battığı tahmin edilen gemide bulunan organik kestane kalıntıları, bu teoriye güçlü bir dayanak sunuyor.
Osmanlı’nın deniz ticaretine dair ilk fiziki kanıt
Osmanlı’nın deniz ticareti üzerine yapılan birçok yazılı kaynak bulunmasına rağmen, fiziki bulgular açısından bu batık ilk olma özelliğini taşıyor. İçinden çıkan mühimmatlar, porselenler ve gündelik kullanım eşyaları, aynı zamanda imparatorluğun Akdeniz ticaret yollarında ne denli etkin olduğunu gözler önüne seriyor.
Bakan ersoy’dan tarihi keşfe vurgu: “osmanlı’nın deniz gücünü su altından çıkarıyoruz”
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Ecdadımızın izini yalnızca karada değil, denizlerde de sürüyoruz. Bu batık, Osmanlı’nın deniz gücü ve ticaretini günümüze taşıyan ilk örnek.”
Ersoy, bu keşfin yalnızca Türkiye için değil, dünya sualtı arkeolojisi için de benzersiz bir örnek olduğunu belirtti.
Eşsiz miras, bodrum sualtı arkeoloji müzesinde sergilenecek
Tüm buluntular, Kültür ve Turizm Bakanlığı denetiminde Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilecek. Dokuz Eylül Üniversitesi SUDEMER desteğiyle sürdürülen kazı çalışmaları ise Türkiye’nin sualtı arkeolojisindeki öncü rolünü daha da pekiştiriyor.