Yeni Birlik Gazetesi
Yeni Birlik Gazetesi Galeriler Kültür Sanat Tarihin Unutulan Ordusu: Türkistan Lejyonu Neydi?

Tarihin Unutulan Ordusu: Türkistan Lejyonu Neydi?

İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası bünyesinde kurulan Türkistan Lejyonu, Sovyet baskısından kaçmak isteyen Türk halklarının özgürlük umuduyla yaşadığı dramatik ve trajik bir mücadeleye sahne oldu.

Tarihin Unutulan Ordusu: Türkistan Lejyonu Neydi? 1

türkistan lejyonu nedir?

1 Eylül 1939'da Almanya’nın Polonya'yı işgaliyle başlayan İkinci Dünya Savaşı, doğrudan cephelerde savaşmayan milletleri bile etkisi altına aldı. Türkistanlılar—Kazaklar, Özbekler, Kırgızlar, Türkmenler, Tatarlar—bu savaşa kendi devletleri olmadan, başka bayraklar altında katılmak zorunda kaldılar. Önce Sovyetler Birliği’nin Kızıl Bayrağı altında zorla cepheye sürüldüler, ardından Nazi Almanyası'nın Gamalı Haç’ı altında savaşa dahil edildiler. Kendi geleceklerinden çok uzakta, iki totaliter rejimin arasında sıkışıp kalmışlardı.

onbinlerce türkistanlı nazilere esir düştü

22 Haziran 1941’de Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne karşı başlattığı Barbarossa Harekâtı, Kızıl Ordu için yıkıcı sonuçlar doğurdu. Yetersiz hazırlık, kötü lojistik ve stratejik hatalar, Sovyet askerlerinin kitleler halinde esir düşmesine neden oldu. Esirler arasında on binlerce Türkistan kökenli asker de bulunuyordu. Bu insanlar, ya tanımadıkları bir düşmana karşı savaşacaklardı ya da Sovyet rejimi tarafından hain ilan edilip aileleriyle birlikte cezalandırılacaklardı.

Naziler, esirleri toplama kamplarında insanlık dışı şartlarda tutuyordu. Ancak savaş uzadıkça esir sayısının artması, Almanları yeni çözümler aramaya itti. Yahudi ve Bolşevik ideologlar hızla imha edilirken, Sovyetler içindeki etnik gruplar—özellikle Türkler—çalışmak üzere Almanya’ya gönderildiler. Zorla çalıştırılmak ile toplama kampında ölmek arasında bir tercih yapmaları istenen bu insanlar, yaşam umuduyla Alman fabrikalarına ve tarlalarına sevk edildi.

1 / 3
Tarihin Unutulan Ordusu: Türkistan Lejyonu Neydi? 2

türkmen birliğinin ortaya çıkışı

Başlangıçta Almanlar bu halklara silah vermeye yanaşmadı. Onları “untermensch” yani alt ırk olarak görüyorlardı. Ancak 1941'in sonunda savaşın uzayacağı anlaşılınca, esirlerden askeri fayda sağlama fikri gündeme geldi. Bu noktada Türkistanlı lider Mustafa Çokay ve Veli Kayyum Han, Berlin'e davet edildi.

Mustafa Çokay, esirlerin insanlık dışı şartlarını gördü ve lejyon fikrine sıcak bakmadı. Ancak onun 1941’deki şüpheli ölümü, süreci hızlandırdı. Sonrasında Veli Kayyum Han, Milli Türkistan Birlik Komitesi’ni kurarak lejyonların organizasyonunu üstlendi. Komite, “Milli Türkistan” ve “Yeni Türkistan” gibi yayınlarla propaganda faaliyetlerine başladı. Zor koşullar altında olan Türkistanlı esirler, kurtuluş ümidiyle lejyonlara katılmaya başladılar.

iki taraf arasında sıkışan türkmenler

1942 yılında kurulan Türkistan Lejyonu, zamanla diğer lejyonlarla birlikte 1 milyonu aşkın askere ulaştı. Sadece Türkistan Lejyonu'nda 180 binden fazla personel görev aldı. Her lejyonun kendine ait bir amblemi vardı. Türkistan Lejyonu’nun armasında Semerkand Camii ve “Biz Alla Bilen” (Allah Bizimledir) yazısı yer alıyordu.

Lejyonerlere, Alman subaylar tarafından askeri ve ideolojik eğitim verildi. Silah kullanımı, beden eğitimi ve anti-Bolşevik propaganda içeren eğitimlerin ardından, askerler cepheye gönderildi. Fransa, İtalya, Yugoslavya gibi bölgelerde hem partizanlara hem de Kızıl Ordu'ya karşı savaştılar.

Bazı birlikler ise SS bünyesinde yapılandırıldı. Doğu Türk Silahlı SS Birliği, 1944’te kurulduysa da, bu birlikler klasik Waffen SS yapılarından farklı olup büyük savaş suçlarına karışmamışlardır.

2 / 3
Tarihin Unutulan Ordusu: Türkistan Lejyonu Neydi? 3

türkistanlı birliklerin dağıtılması

Savaşın sonlarına doğru, lejyon birlikleri ağır kayıplar verdi. 67 binin üzerinde Türkistanlı lejyoner hayatını kaybetti, birçoğu da Sovyetler tarafından esir alındı. Esaretten kurtulanlar ise çoğunlukla Müttefik güçlerce Sovyetler’e iade edildi. İade edilmeyi reddedip intihar edenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar fazlaydı. Bir kısmı Türkiye’ye ya da Batı ülkelerine iltica etmeyi başarsa da bu sayılar oldukça sınırlıydı.

esirler tarafsızlık politikasıdan dolayı alınmadı

Türkistanlıların gözünde Türkiye umut kapısıydı, ancak savaş boyunca tarafsız kalmaya çalışan Ankara, Sovyetlerin baskısı altında bu esirleri kabul edemedi. Kapılar kapalı kaldı. Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüsrev Gerede, kampları ziyaret edip şartların düzeltilmesi için çaba gösterse de bu çabalar yeterli olmadı.

Türkistan Lejyonu, her ne kadar Nazi Almanyası bünyesinde yer alsa da, bu birliklerdeki askerlerin temel motivasyonu özgürlük ve yaşama tutunma çabasıydı. Lejyonerler için savaş, Alman ideolojisinden çok Sovyet esaretinden kurtulmanın bir aracıydı. Ancak bu umut, ne yazık ki çoğunlukla ihanet, sürgün ve ölümle sonuçlandı.

konu alan eseler

Bu karanlık dönemi daha derinden anlamak için Cengiz Dağcı’nın otobiyografik eserleri olan “Korkunç Yıllar” ve “Yurdunu Kaybeden Adam”, dönemin iç yüzünü anlatan başlıca kaynaklardır. Bu eserler, “Kırımlı” adıyla sinemaya da uyarlanmış, Türkistanlıların yaşadığı trajediyi geniş kitlelere aktarmıştır.

3 / 3