Yapay zeka teknolojileri, yalnızca bilgi işlemeye değil, insan duygularını anlamaya da odaklanıyor. Özellikle otizmli ya da iletişim güçlüğü çeken çocuklar için geliştirilen empatik yapay zeka sistemleri, yeni bir duygusal destek modeli sunuyor. Yüzdeki mikro ifadelerden ses tonundaki titreşime kadar pek çok işareti okuyabilen bu sistemler, çocuklara öngörülebilir ve güvenli bir etkileşim ortamı sağlıyor.
Sakin ve Tutarlı Tepkiler, Çocuğa “Güvendesin” Mesajı Veriyor
Teknoloji Geliştiricisi Merve Aydıner’in ifadesiyle, çocuklar çevrelerindeki en küçük mimik ve ses tonu değişimlerini bile fark edebiliyor. Bu da onların sinir sistemini tetikleyerek savunma mekanizmalarını devreye sokabiliyor. Ancak yapay zeka destekli dijital asistanlar ve robotlar, yargılamayan ve değişkenlik göstermeyen yanıtlarıyla bu savunmayı minimize ediyor.
Aydıner, “Yapay zeka sistemleri, çocuğun ses tonundaki ya da yüzündeki en ufak değişimi algılayabiliyor ve buna uygun tepki verebiliyor. Bu da çocuğa ‘buradasın, güvendesin’ mesajını iletiyor,” diyor.
Otizmli Çocuklar İçin Neden Kritik?
Otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuklar, sosyal etkileşimlerdeki belirsizliklerden kolaylıkla etkilenebiliyor. Karşılarındaki kişinin yüz ifadesi ya da ses tonu istemsizce bile değiştiğinde, çocuklar kendilerini tehdit altında hissedebiliyor. Yapay zekanın öngörülebilirliği, bu noktada bir avantaj sağlıyor. Sistemler, sabit yanıt yapılarıyla çocuğun daha rahat hissetmesine katkıda bulunuyor.
Bu tutarlılık, yalnızca bir konfor değil; aynı zamanda duygusal bağ kurma kapasitesini de geliştiren bir faktör.
Yapay Zeka Gerçekten Empati Kurabiliyor mu?
Aydıner bu soruya net bir yanıt veriyor: “Yapay zeka, empatiyi hissetmiyor; yalnızca simüle ediyor.” Algoritmalar, yüz ifadeleri ve ses titreşimleri gibi verilerden olasılık hesapları çıkararak uygun yanıtı üretse de, bu bir insanın içten gelen empatisiyle aynı değil.
Bu nedenle yapay zekanın sunduğu güvenli ortam değerli olsa da, gerçek duygusal derinlik hâlâ insan ilişkilerinde kalıyor.
Duygusal Gelişimde Nasıl Bir Rol Oynuyor?
Çocukların duygularını tanıyabilmesi ve ifade edebilmesi, sağlıklı gelişimin temel taşı. Yapay zeka sistemleri, mutluluk, üzüntü, korku gibi temel duyguları tanımlayabiliyor. Aydıner’e göre, bu sistemler özellikle öğrenme ortamlarında fayda sağlıyor: “Sakin ve tekrar eden yanıtlar, çocuğun öğrenmeye ve ilişki kurmaya açık hale gelmesini kolaylaştırıyor.”
Ancak utanç, kıskançlık ya da hayal kırıklığı gibi karmaşık duygular, hâlâ yapay zekanın zorlandığı alanlar arasında yer alıyor.
Mahremiyet Konusu: En Önemli Güvence
Yapay zeka sistemlerinin çocukların yüz ifadelerini, stres tepkilerini ve duygusal dalgalanmalarını analiz etmesi, mahremiyet konusunda ciddi sorumluluklar getiriyor. Aydıner, bu verilerin yalnızca anlık bilgi değil, çocuğun psikolojik gelişimine dair derin izler taşıdığını vurguluyor.
Bu nedenle veri güvenliği, şeffaf onay süreçleri ve minimum veri toplama ilkesi, bu teknolojilerin kullanımında vazgeçilmez hale geliyor. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin, bu sistemleri etik sınırlar içinde ve bilinçle kullanması büyük önem taşıyor.
KAYNAK : ALARABİYA