Buse Sever/ Özel Haber
Evler, kadınlar için mezara dönüşüyor
2025 yılı kadına yönelik şiddetin geldiği ürkütücü noktayı net biçimde ortaya koydu. 446 kadın öldürüldü. Üstelik bu kadınların önemli bir kısmı, kendi evlerinde öldürüldü. Güvende olmaları gereken yerler, onlar için birer ölüm mahalline dönüştü.
Ev artık kadınlar için bir sığınak değil. Aksine, görünmeyen şiddetin en yoğun yaşandığı, kontrolün ve baskının derinleştiği bir alana dönüşmüş durumda. Bu ölümler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ölümcül boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Cinayetler sadece kadını değil, çevresini de hedef alıyor
Kadınlar öldürülürken yalnız değildi. Çoğu zaman çocukları, aile bireyleri ya da arkadaşları da şiddetin orta yerinde kaldı. 2025’in ilk yarısında, 35 kişi kadın cinayetlerine tanıklık ettiği ya da yanında bulunduğu için öldürüldü ya da ağır yaralandı. Bu tablo, ataerkil şiddetin yalnızca kadını değil, onun yanında duran herkesi cezalandırmaya yöneldiğini ortaya koyuyor.
Şiddet geçmişi olan failler, önlemeyen sistem
Yılın ilk altı ayında öldürülen 15 kadın, adli sicil kaydı bulunan erkekler tarafından katledildi. Bu erkeklerin çoğunun şiddet geçmişi bilinmesine rağmen engellenemedi. 9 kadın, öldürüldüğü anda yürürlükte olan koruma kararına sahipti. Ancak bu kararlar uygulanamadı. 123 kadının ise tedbir kararı olup olmadığı dahi belirlenemedi.
Cinayetlerde en sık kullanılan yöntemler arasında ateşli silahlar (78), kesici aletler (36) ve boğma (11) yer alıyor.
Şüpheli ölümler artık istisna değil
Kadın ölümleri sadece açık cinayetlerden ibaret değil. Kaza, intihar ya da doğal ölüm süsü verilen çok sayıda şüpheli kadın ölümü var. Bu vakalar, çoğu zaman kapatılıyor, gerçekler karanlıkta kalıyor.
Antalya’da Düriye Çiğdem Keklik’in tüfekle öldürülüp intihar süsü verildiği öne sürüldü. Gaziantep’te 3. kattan düşerek hayatını kaybeden Emel Akbaş’ın son mesajı “Boşanacağım senden”di. Trabzon’da Yeşim Yılmaz, evinden iki kilometre uzakta ölü bulundu. Her biri ardında onlarca soru bıraktı.
Yaş fark etmiyor, failler en yakındaki erkekler
Şiddetin yaşı yok. Bu yıl hayatını kaybeden kadınların 26’sı 25 yaş altındaydı. 18 yaşında hamile bir genç kız da, 70 yaşında bir kadın da aynı şiddetin kurbanı oldu. Katiller ise çoğunlukla tanıdıklar: eşler, eski partnerler, çocuklar, kardeşler…
Öldürülen kadınların çoğu yaşamlarını korumak için mücadele etmişti. Kimi uzaklaştırma kararı aldı, kimi şehir değiştirdi. Ama önlemler yetmedi. Kadınlar, defalarca yardım istediklerinde bile hayatta kalamadı.
Bazı davalardaki kararlar, kadınların hayatları kadar, kamu vicdanını da yok sayıyor. Cinayetlere rağmen beraat edenler, “iyi hal” bahanesiyle cezası indirilenler, tehdit ettiği kadınlara rağmen serbest bırakılanlar…
Erzurum’da Anastasiia Emelianova cinayeti: Sanık beraat etti
2025’in başında bıçaklanarak öldürülen Anastasiia Emelianova’nın baş şüphelisi Mohammad Nizar Arbaneh, ifadesinde suçu kabul etti. Ancak mahkeme, “yeterli delil bulunamadığı” gerekçesiyle beraat kararı verdi. Kamuoyu bu kararı anlamakta zorlandı.
Silah yere sıkıldı savunmasıyla tahliye
Büşra G., ayrılmak istediği erkek tarafından vuruldu. Mahkemede fail, “Silahı yere doğru ateşledim” dedi. Bu savunma esas alınarak “kasten öldürmeye teşebbüs” değil, “kasten yaralama” suçundan yargılandı ve tahliye edildi.
Çorum’da Gülten Ataklı cinayeti: İyi hal indirimiyle 24 yıl
Eşi Gülten Ataklı’yı öldüren Mürsel Ataklı, mahkeme sürecinde pişmanlık göstermedi. Ancak yine de “iyi hal” indirimiyle ağırlaştırılmış müebbet yerine 24 yıl hapis cezası aldı.
Bir valizin içinden çıkan hayat: Ayşe Tokyaz davası
22 yaşındaki üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz’ın cansız bedeni, 13 Temmuz’da İstanbul Eyüpsultan’da siyah bir valiz içinde bulundu. Baş şüpheli Cemil Koç, meslekten ihraç edilmiş eski bir polisti. Sicili kabarıktı: Boğaz sıkarak darp, tehdit, şüpheli ölüm, ruhsatsız silah, uyuşturucu… İddianamede, Koç’un daha önce darp ettiği G.B.’nin beyanları ve yaralanmaları örtüşse de o davada beraat etti.
Ayşe, sadece bir cinayetin kurbanı değil. Cemil Koç’un hayatına giren başka bir kadın, Ejegül Ovezova da Diyarbakır’da 8. kattan düşerek hayatını kaybetti. Koç, “intihar etti” dedi. Ancak olaydan iki yıl sonra yazılan iddianame, bu ifadenin sorgulanmasını gerektirecek birçok detay içeriyor.
Ayşe Tokyaz cinayeti davası henüz yeni başladı. Ancak adaletin nasıl tecelli edeceği, toplumun vicdanı için önemli bir sınav olacak.
2025’te öldürülen her kadın, yarım kalan bir hikâyeydi
Hayatı elinden alınan kadınlar sadece birer sayı değil. Onlar; okumak isteyen gençler, çocuğunu büyütmeye çalışan anneler, şiddetten kaçıp hayata tutunmaya çalışan kadınlardı. Her biri, bir hayat kurmaya çalışıyordu.
İzmir’de Şerife Erdal, eşi tarafından vuruldu. Hatay’da Feryal ve 12 yaşındaki kızı İrem, aynı silahın kurbanı oldu. İstanbul’da Oya Budak, yalnızca 18 yaşındaydı, hamileydi, katledildi.
Bu kadınların hiçbiri unutulmamalı. Çünkü her biri bir toplumun aynasıydı.
Her İsim Bir Hayattı
Ayşe, Gülten, Anastasiia, Büşra, Oya, Feryal… Bu kadınlar yalnızca bir haberin konusu değil. Onlar, bir daha anlatılamayacak hikâyelerin sahibi. Onlar yaşasaydı, bu yıl başka bir geleceği yazabilirlerdi.
Her suskunluk, bir kadının daha isminin haber başlıklarına düşmesine neden oluyor. Oysa kadınlar yaşamak istiyor. Korkmadan, baskı görmeden, öldürülmeden...
Ve artık sadece anılmak değil, yaşatılmak istiyorlar.