İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Gençlerin nöbet geçirmesine rağmen epilepsiyi kabullenmemesi tedavi sürecini geciktiriyor

Gençlerin nöbet geçirmesine rağmen epilepsiyi kabullenmemesi tedavi sürecini geciktiriyor

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztura, epilepsinin toplumda "damgalanmış" hastalık gibi yanlış bir algısı olduğuna dikkati çekerek bu ön yargının tedaviyi geciktirdiğini, hastanın ileride daha ölümcül nöbet geçirmesine yol açabildiğini belirtti.

Türk Nöroloji Derneği'nin başkan yardımcısı olan, epilepsi ve uyku bozuklukları üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Öztura, sağlık kongresi için geldiği Antalya'da AA muhabirine yaptığı açıklamada, epilepsinin tedavi edilebilir hastalık olduğunu söyledi.

Nöbet önleyici ilaçların olduğunu belirten Öztura, "Bir ilaçla uygun dozda hastaların yarısını tedavi edebiliyoruz. Diğer yarısında ikinci, üçüncü, çok mecbur kalırsak dördüncü ilaçla yaklaşık yüzde 75'lik kesimi tedavi edebiliyoruz ancak yüzde 20-30 civarında tedavi edemediğimiz epilepsi hastamız var. Bunları dirençli epilepsi kabul ediyoruz." dedi.

Öztura, özellikle doğumsal ya da sonradan olan hasara bağlı oluşan epilepsi ya da ilaca dirençli hastaları belli merkezlerde cerrahi yöntemlerle tedavi edebildiklerini kaydetti.

Epilepsinin her yaş grubunda ancak ağırlıklı olarak çocukluk çağında ve yaşlılıkta daha yüksek oranda görüldüğünü dile getiren Öztura, "40'ın üzerinde epilepsi nöbeti var. Hastanın yere düşmesi, gözlerinin yukarı dönmesi, elinin ayağının kasılması, dilini ısırması, idrar kaçırması dediğimiz ana nöbetler var. Hastanın boş bakması, ağzında bir yemek varmış, bir şey yutkunuyormuş gibi ağzını yalama, şapırdatma hareketlerinin olması, ani irkilme reaksiyonu gösteren epilepsi nöbetleri de var." diye konuştu.

Öztura, tedavi edilmeyen epilepsinin büyük nöbetlerin artmasına neden olduğu uyarısında bulunarak gece uykuda ortaya çıkan nöbetlerde ölüm riskinin arttığını vurguladı.

- "Düzensiz uyku epilepsiyi tetikliyor"

Bazı nöbetlerde hastanın bir karış suda bile boğulabildiğini belirten Öztura, şöyle devam etti:

"Hastanın yanında kimsenin olmadığı koşullarda geçirdiği nöbetlerde ölüm riski yüksek çünkü epileptik nöbet başladığında bilinç kapanıyor, nöbet biterken hastanın nefes alıp kendine gelmesi gerekiyor. O esnada boğulma ve ölüm riski oluyor. İlk nöbetten sonra epilepsi teşhisi konulmasına rağmen özellikle gençler ve ailesi, 'bir sefer nöbet geçirdim, sınav vardı, o gün uykusuzdum, çok kahve içmiştim' gibi bahanelerle kabullenmiyor, ilacı reddediyor. Bu hastalar, ileride ölüme neden olabilen büyük nöbet geçiriyor. Bu durumlarda aileyi de ikna etmek gerekiyor."

Öztura, düzensiz uykunun epilepsiyi tetiklediğini belirterek, özellikle gençlerin uyku düzenini çok bozduğunu, bunun da hastalık riskini ve nöbetleri artırdığını söyledi.

Düzenli uykunun epilepsi hastalığından korunmada oldukça önemli olduğunu ifade eden Öztura, "Epilepsi toplumumuzda 'damgalanmış' hastalık kategorisinde gibi görünüyor. Bu da hastaların ve ailenin hekime ulaşmasını, tedavi almasını biraz geciktirebiliyor. Epilepsi tedavi edilebilir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değil. Genetik yükü yüzde 10'un altında. Epilepsi hastaları da diğer bireyler gibi çalışıp, üreten normal bireylerden farklı değildir." değerlendirmesinde bulundu.